Güzel ve etkili konuşmada diksiyon (söyleniş-telaffuz-pronounciation) yani
seslerin doğru çıkarılması son derece önemlidir. Fonetik bilgisi seslerin
çıkarılışını inceler. Diksiyon ise buna ek olarak daha geniş bir kaps amda, ses
organlarının doğru sesleri çıkarabilecek şekilde eğitilmeleri üzerinde
odaklanır. Bu yönüyle diksiyon önemli ölçüde fonetiğe dayanır. Ancak biz bu
bölümde konunun fonetik yönü üzerinde ayrıntılı durmayacağız.
Türkiye?de seslerin
çıkarılmasında yörelere göre farklılık vardır. Ancak güzel seslendirmede daha
çok İstanbul ağzı esas alınır. Seslerin gerektiği gibi çıkarılabilmesi için ses
aletlerinin- gırtlaktan başlayarak dil, dudaklar, çene ve buruna kadar tüm ses
aletlerinin eğitilmesi gerekir. Bu çerçevede aşağıda çeşitli alıştırmalar yer
alacak.
Alıştırmaları yaparken
ses çıkışlarını netleştireceğiz. İyi boğumlanma yani heceleri netleştirerek
seslendirebilmek için dudak tembelliğini ortadan kaldırmamız gerekir. Sesleri
ses organlarını abartılı kullanarak çıkaralım. Aşağıdaki doküman dört bölümden
oluşmuştur: Birinci bölüm ses organlarının eğitimine ilişkin alıştırmalar;
ikinci bölüm, sesli harflerin çıkarılışı; üçüncü bölüm sessiz harflerin
çıkarılışı ve kullanımını anlatmaktadır. Dördüncü bölüm ise sesli ve sessiz
harflerin cümle içinde karışık şekilde kullanımına ilişkin alıştırmalardan
oluşmaktadır.
Bu alıştırmalarda verilen örnek cümle veya hecelerin bıkmadan ısrarla
tekrar tekrar seslendirilmesi gerekir. Bu çalışma sürdürüldükçe seslerin
ağızdan akarcasına çıkmaya başladığını, başlangıçtaki zorlanma veya tutukluğun
ortadan kalktığını göreceksiniz.
Diksiyon sesin güzel çıkmasını ve sözlerin doğru seslendirilmesini amaçlayan sanatın adıdır. Diksiyon bu yönüyle ses ve söz üzerinde odaklanmıştır. Sözün içeriğinin kodlanması yani etkili iletişim diksiyon sanatının dışında kalan bir konudur. Ancak konu üzerinde oluşturulan eserlerde bir karmaşanın mevcut olduğunu da itiraf edelim.
Kitabınızın diksiyon bölümünde diksiyonun temel öğeleri üzerinde durulmuştur. Bu öğeler söyleniş-fonetik, boğumlanma, vurgu, durak ve ulamadan oluşmaktadır. Fonetik seslerin doğru çıkarılmasıyla ilgilenen bir alandır. Boğumlanma, seslerin birbiri ardına tam ve tok şekilde kaybolmadan çıkarılması alanıyla ilgilenir. Vurgu, söylemedeki monotonluğun kırılmasını sağlayan, her dilde kendine özgü gelişen bir telaffuz konusudur. Yazı noktalaması ve duraklarıyla konuşma noktalaması veya durakları birbirinden farklı olabilmektedir. Durak bölümü, bu sorunun çözümünü amaçlamaktadır. Ulama çalışmalarına gelince, bu çalışmalar kelimeler arasında uyumlu geçişler sağlamayı amaçlamakta ve dilin doğal kurallarından yararlanmaktadır.
Diksiyon sesin güzel çıkmasını ve sözlerin doğru seslendirilmesini amaçlayan sanatın adıdır. Diksiyon bu yönüyle ses ve söz üzerinde odaklanmıştır. Sözün içeriğinin kodlanması yani etkili iletişim diksiyon sanatının dışında kalan bir konudur. Ancak konu üzerinde oluşturulan eserlerde bir karmaşanın mevcut olduğunu da itiraf edelim.
Kitabınızın diksiyon bölümünde diksiyonun temel öğeleri üzerinde durulmuştur. Bu öğeler söyleniş-fonetik, boğumlanma, vurgu, durak ve ulamadan oluşmaktadır. Fonetik seslerin doğru çıkarılmasıyla ilgilenen bir alandır. Boğumlanma, seslerin birbiri ardına tam ve tok şekilde kaybolmadan çıkarılması alanıyla ilgilenir. Vurgu, söylemedeki monotonluğun kırılmasını sağlayan, her dilde kendine özgü gelişen bir telaffuz konusudur. Yazı noktalaması ve duraklarıyla konuşma noktalaması veya durakları birbirinden farklı olabilmektedir. Durak bölümü, bu sorunun çözümünü amaçlamaktadır. Ulama çalışmalarına gelince, bu çalışmalar kelimeler arasında uyumlu geçişler sağlamayı amaçlamakta ve dilin doğal kurallarından yararlanmaktadır.
Söyleniş-Fonetik
Söyleniş bölümünde sesli ve sessiz harfleri ayrı ayrı inceleyeceğiz. Türkçe?de 8 adet sesli ve 21 adet sessiz harf vardır. Sesli harfleri ?ünlü?, sessiz harfleri de ?ünsüz? kelimesiyle tanımlayacağız. Türkçe?mizdeki ünlüler ?a, e, ,ı, i, o, ö, u, ü?den oluşur. Ünsüzler ise ?b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z? den oluşur. Söyleniş bölümünde ünlü ve ünsüz harflerin fonetiğini öğreneceğiz. Aşağıda konular hem anlatılmış hem de gerekli alıştırmalar birlikte verilmiştir.
Söyleniş bölümünde sesli ve sessiz harfleri ayrı ayrı inceleyeceğiz. Türkçe?de 8 adet sesli ve 21 adet sessiz harf vardır. Sesli harfleri ?ünlü?, sessiz harfleri de ?ünsüz? kelimesiyle tanımlayacağız. Türkçe?mizdeki ünlüler ?a, e, ,ı, i, o, ö, u, ü?den oluşur. Ünsüzler ise ?b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z? den oluşur. Söyleniş bölümünde ünlü ve ünsüz harflerin fonetiğini öğreneceğiz. Aşağıda konular hem anlatılmış hem de gerekli alıştırmalar birlikte verilmiştir.
DİKSİYON
(2)
ALIŞTIRMA: FONETİK
ALIŞTIRMA: FONETİK
Ünlüler
A
Konuşma dilimizde birbirinden ayrı söylenen iki (a) vardır. Bunlardan biri (kalın a) diğeri de (ince a) dır. Her iki (a) bazen uzun, bazen kısa okunabilir. Bu iki (a) yı söylerken birbirinden ayırt etmek için (ince a) nın üzerine şu ( ^ ) işareti koyarak gösterelim.
A
Konuşma dilimizde birbirinden ayrı söylenen iki (a) vardır. Bunlardan biri (kalın a) diğeri de (ince a) dır. Her iki (a) bazen uzun, bazen kısa okunabilir. Bu iki (a) yı söylerken birbirinden ayırt etmek için (ince a) nın üzerine şu ( ^ ) işareti koyarak gösterelim.
Kalın A
Şu şekilde söylenir: Dil doğal duruşunu değiştirerek ortaya doğru biraz yükselir, dudaklar hareketsiz, yanaklar gevşek ve çeneler açık. aaa aaaa aaaa
Elâlem ala dana aldı ala danalandı da biz bir ala dana alıp aladanalanamadık. Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini. Ağlarsa anam ağlar, kalanı yalan ağlar.
Şu şekilde söylenir: Dil doğal duruşunu değiştirerek ortaya doğru biraz yükselir, dudaklar hareketsiz, yanaklar gevşek ve çeneler açık. aaa aaaa aaaa
Elâlem ala dana aldı ala danalandı da biz bir ala dana alıp aladanalanamadık. Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini. Ağlarsa anam ağlar, kalanı yalan ağlar.
İnce A
(Kalın a) ya oranla daha ileriden söylenen bir ünlüdür. Dilimize geçen yabancı kelimelerden gelmiştir. Bu kelimelerin başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: lâla, lâstik, hâl. hâlbuki, lâf, lâkırdı, lâle, lâl, kâse, lâle, lânet, lâzım, kâzım, kâtip gibi.
Lâla lâtif lâleli lâmbasını lâcivert lâke lâvabodan nâzik, nâdide şefkâte verdi.
(Kalın a) ya oranla daha ileriden söylenen bir ünlüdür. Dilimize geçen yabancı kelimelerden gelmiştir. Bu kelimelerin başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: lâla, lâstik, hâl. hâlbuki, lâf, lâkırdı, lâle, lâl, kâse, lâle, lânet, lâzım, kâzım, kâtip gibi.
Lâla lâtif lâleli lâmbasını lâcivert lâke lâvabodan nâzik, nâdide şefkâte verdi.
Uzun A
Bunu da (â) şeklinde gösterelim :
Önek: Nâne, nâdir, nâme, câhil, câhit, seyahât, sâdık, sâbit, kâtil, nâzik târih, mâvi, hâttâ, hârf, dikkât, şefkât, kabahât, sıhhât, nâmus, nâne, nâsihat,
Bunu da (â) şeklinde gösterelim :
Önek: Nâne, nâdir, nâme, câhil, câhit, seyahât, sâdık, sâbit, kâtil, nâzik târih, mâvi, hâttâ, hârf, dikkât, şefkât, kabahât, sıhhât, nâmus, nâne, nâsihat,
E
Konuşma dilimizde birbirinden ayrı söylenen iki (e) vardır. Bunlardan biri (açık e) diğeri de (kapalı e) dir. Bu iki (e) yi söylerken birbirinden ayırt etmek için (kapalı e) nin üzerine şu (´) işareti koyarak (açık e) den ayıralım. eee eeee eeee
Konuşma dilimizde birbirinden ayrı söylenen iki (e) vardır. Bunlardan biri (açık e) diğeri de (kapalı e) dir. Bu iki (e) yi söylerken birbirinden ayırt etmek için (kapalı e) nin üzerine şu (´) işareti koyarak (açık e) den ayıralım. eee eeee eeee
Açık E
(Açık e) şu şekilde söylenir: Çeneler (a) ünlüsünde olduğu gibi, dil ileri doğru yükselir. Kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Eş, sen, sene- Edebi edepsizden öğren: Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver: Evlinin bir evi, evsizin bin evi var. – Bir elin nesi var, iki elin sesi var. – Sen dede ben dede bu atı kim tımar ede.
(Açık e) şu şekilde söylenir: Çeneler (a) ünlüsünde olduğu gibi, dil ileri doğru yükselir. Kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Eş, sen, sene- Edebi edepsizden öğren: Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver: Evlinin bir evi, evsizin bin evi var. – Bir elin nesi var, iki elin sesi var. – Sen dede ben dede bu atı kim tımar ede.
Kapalı
E
(Kapalı e) şu şekilde söylenir: dudak kenarları kulaklara doğru biraz yaklaşıp çeneler hafifçe sıkılır.
Gece penceredeki benekli tekir kedi tenceresindeki eti yedi.
(Kapalı e) şu şekilde söylenir: dudak kenarları kulaklara doğru biraz yaklaşıp çeneler hafifçe sıkılır.
Gece penceredeki benekli tekir kedi tenceresindeki eti yedi.
I
Şu şekilde söylenir: Çıkış noktası damağın arka kısmındadır. Dudakların köşesi kulaklara doğru açılır. Dil damağın arkasına doğru toplanarak dar bir geçitten havayı bırakır. Dilimizde (ı) ünlüsü kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Isı, ıslık, ılıcalı ıııı ııı ııııı
- Ihlamuru ısıt: Tıkır tıkır: Mırıl mırıl: Şıkır şıkır. Yığın yığın, kıpır kıpır, gıcır gıcır, ıslak ıslak, pırıl pırıl, fırıl fırıl, zırıl zırıl.
Şu şekilde söylenir: Çıkış noktası damağın arka kısmındadır. Dudakların köşesi kulaklara doğru açılır. Dil damağın arkasına doğru toplanarak dar bir geçitten havayı bırakır. Dilimizde (ı) ünlüsü kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Isı, ıslık, ılıcalı ıııı ııı ııııı
- Ihlamuru ısıt: Tıkır tıkır: Mırıl mırıl: Şıkır şıkır. Yığın yığın, kıpır kıpır, gıcır gıcır, ıslak ıslak, pırıl pırıl, fırıl fırıl, zırıl zırıl.
İ
Şu şekilde söylenir: Çıkış noktası damağın ön kısmındadır. Dudakların köşesi kulaklara doğru açılır, dil damağın iki yanına dayanarak dar bir geçitten havayı bırakır. Kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: İz, dil, izci iii iiiii iiiii
İki dinle bir söyle- iki el bir baş içindir.
Dilimizde süresi uzun olan (i) lere rastlanır:
İcat, biçare, bitap, bitaraf, veli, fenni, fiziki, cani, hayati, nihai, fuzuli, deruni
Şu şekilde söylenir: Çıkış noktası damağın ön kısmındadır. Dudakların köşesi kulaklara doğru açılır, dil damağın iki yanına dayanarak dar bir geçitten havayı bırakır. Kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: İz, dil, izci iii iiiii iiiii
İki dinle bir söyle- iki el bir baş içindir.
Dilimizde süresi uzun olan (i) lere rastlanır:
İcat, biçare, bitap, bitaraf, veli, fenni, fiziki, cani, hayati, nihai, fuzuli, deruni
O
Konuşma dilimizde kalın ve ince olmak üzere iki ayrı O vardır.
Konuşma dilimizde kalın ve ince olmak üzere iki ayrı O vardır.
Kalın O
Çeneler açık, dudaklar birbirine yakındır ve ağız içi yuvarlaktır. Kelime başlarında sık rastlanır. Örnek: Ot, ova, ocak, olmak, ordu, oda, orman, ortak, bando, banyo, biblo, bono, fiyasko, tango, solo, fono, foto, radyo, stüdyo, şato, tempo, vazo, Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz. oooo oooo ooo
Çeneler açık, dudaklar birbirine yakındır ve ağız içi yuvarlaktır. Kelime başlarında sık rastlanır. Örnek: Ot, ova, ocak, olmak, ordu, oda, orman, ortak, bando, banyo, biblo, bono, fiyasko, tango, solo, fono, foto, radyo, stüdyo, şato, tempo, vazo, Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz. oooo oooo ooo
İnce O
Biraz daha ileriden daha az yuvarlak yapılarak söylenir.
Lobutları loş locasında notalıyan normâl lort losyoncusunun lokantasında nohutları lokumlarla karıştırdı.
Biraz daha ileriden daha az yuvarlak yapılarak söylenir.
Lobutları loş locasında notalıyan normâl lort losyoncusunun lokantasında nohutları lokumlarla karıştırdı.
Ö
Çeneler ve dil (açık e) ünlüsünde olduğu gibidir. dudakların alt ve üst köşeleri birbirine yaklaşıp ağız küçük bir yuvarlak gibi olur. (ö) ünlüsü çoğunlukla kelime başında bulunur. ööö ööö öööö
Örnek: öbek, öc, ödenek, ödünç, ödeşmek, ödev, öfke, öğrenmek, öğrenim, öğretim, öğünmek, öğüt, ökçe, öksürük, örs
- Ölenle ölünmez. – Ölüm kalım bizim için. – Önce düşün. sonra söyle. – Öfkeyle kalkan zararla oturur.
Çeneler ve dil (açık e) ünlüsünde olduğu gibidir. dudakların alt ve üst köşeleri birbirine yaklaşıp ağız küçük bir yuvarlak gibi olur. (ö) ünlüsü çoğunlukla kelime başında bulunur. ööö ööö öööö
Örnek: öbek, öc, ödenek, ödünç, ödeşmek, ödev, öfke, öğrenmek, öğrenim, öğretim, öğünmek, öğüt, ökçe, öksürük, örs
- Ölenle ölünmez. – Ölüm kalım bizim için. – Önce düşün. sonra söyle. – Öfkeyle kalkan zararla oturur.
U
Konuşma dilimizde birbirinden ayrı söylenen iki (u) vardır. Bunlardan biri (kalın u) diğeri de (ince u) dur.
Konuşma dilimizde birbirinden ayrı söylenen iki (u) vardır. Bunlardan biri (kalın u) diğeri de (ince u) dur.
Kalın U
Çeneler açık, dudaklar birbirine iyice yaklaşık ve ağız tam bir küçük yuvarlak olur. Örnek: Uç, ucuz, uçak, uçurum, uykucu, ulu uuu uuu uuu
Unkapanı uğradığı uğursuzluktan upuzun uzandı.
Çeneler açık, dudaklar birbirine iyice yaklaşık ve ağız tam bir küçük yuvarlak olur. Örnek: Uç, ucuz, uçak, uçurum, uykucu, ulu uuu uuu uuu
Unkapanı uğradığı uğursuzluktan upuzun uzandı.
İnce U
(Kalın u) ya oranla daha ileriden söylenir. Ünlüsü çoğunlukla yazıda (ü) ünlüsü ile gösterilir. Örnek: Rûya, rûzgâr, hûlya, gûya, lûzûm, lûtfen, lûgat, nûr, nûmara, Nûri,
Gûya Hûlya rûyasında Lûtfi´ye nûmaralı nûtuk söyliyerek lûtfetmiş.
(Kalın u) ya oranla daha ileriden söylenir. Ünlüsü çoğunlukla yazıda (ü) ünlüsü ile gösterilir. Örnek: Rûya, rûzgâr, hûlya, gûya, lûzûm, lûtfen, lûgat, nûr, nûmara, Nûri,
Gûya Hûlya rûyasında Lûtfi´ye nûmaralı nûtuk söyliyerek lûtfetmiş.
Ü
Çeneler ve dil (açık e) ünlüsünde olduğu gibidir. Dudakların alt ve üst köşeleri birbirine iyice yaklaşır ve büzülür. (ü) ünlüsüne dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda sık rastlanır. Örnek: Üç, üçgen, üçlü, üçüz, üflemek, ülker, ülkü, ün, ünlem, ünlü, üreme, ürkek ,ürpermek, üzüm, üstün, üşenmek, ütü üüü üüü
- Üzüm üzüme baka baka kararır. -Ülker üzüntüden üzüm üzüm üzüldü. -Ürümesini bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir.
Ünsüzler
Çeneler ve dil (açık e) ünlüsünde olduğu gibidir. Dudakların alt ve üst köşeleri birbirine iyice yaklaşır ve büzülür. (ü) ünlüsüne dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda sık rastlanır. Örnek: Üç, üçgen, üçlü, üçüz, üflemek, ülker, ülkü, ün, ünlem, ünlü, üreme, ürkek ,ürpermek, üzüm, üstün, üşenmek, ütü üüü üüü
- Üzüm üzüme baka baka kararır. -Ülker üzüntüden üzüm üzüm üzüldü. -Ürümesini bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir.
Ünsüzler
B
Dudakların birleşip açılmasıyla meydana gelir. Kelimenin başında veya ortasında bulunur. Kelime başında örnek: Baş, boş, bıçak, biber Kelime sonunda (p)ye dönüşür. Örnek: Kitap, kap, hesap, çorap. Ancak kelime sonunda ünlü bulunursa eski konumuna döner: Örnek: Kitabı, dolabı, kabı, hesabı
Gerçekte (p) ile biten kelimeler ise değişmezler. Örnek: sap-sapı, çöp-çöpü, top-topu, tüp-tüpü, küp-küpü, kulp-kulpu, hap-hapı,
Bi Be Ba Bo Bu Bö Bü Bı Bip Bep Bap Bop Bup Böp Büp Bıp
Bil Bel Bal Bol Bul Böl Bül Bıl Bir Ber Bar Bor Bur Bör Bür Bır
Bit Bet Bat Bot But Böt Büt Bıt Bis Bes Bas Bos Bus Bös Büs Bıs
Babasının benekli bıldırcını bitişik bostanda böceklerden bunalarak büzüldü.
Dudakların birleşip açılmasıyla meydana gelir. Kelimenin başında veya ortasında bulunur. Kelime başında örnek: Baş, boş, bıçak, biber Kelime sonunda (p)ye dönüşür. Örnek: Kitap, kap, hesap, çorap. Ancak kelime sonunda ünlü bulunursa eski konumuna döner: Örnek: Kitabı, dolabı, kabı, hesabı
Gerçekte (p) ile biten kelimeler ise değişmezler. Örnek: sap-sapı, çöp-çöpü, top-topu, tüp-tüpü, küp-küpü, kulp-kulpu, hap-hapı,
Bi Be Ba Bo Bu Bö Bü Bı Bip Bep Bap Bop Bup Böp Büp Bıp
Bil Bel Bal Bol Bul Böl Bül Bıl Bir Ber Bar Bor Bur Bör Bür Bır
Bit Bet Bat Bot But Böt Büt Bıt Bis Bes Bas Bos Bus Bös Büs Bıs
Babasının benekli bıldırcını bitişik bostanda böceklerden bunalarak büzüldü.
C
Dişler birbirine yaklaşık, dil ucu dizlerin ön kenarına yayılmış, alt çene aşağı düşerek çıkar. Örnek: Cam. caba, cacık, coşkun, cömert, cüce, cümle. Kelime sonunda (ç) olur.
Ci Ce Ca Co Cu Cö Cü Cı Cip Cep Cap Cop Cup Cöp Cüp Cıp
Cik Cek Cak Cok Cuk Cök Cük Cık Cit Cet Cat Cot Cut Cöt Cüt Cıt
Cambaz Cevat cılız cimri coşkunla cömertliğe cumbada cüret ettiler.
Dişler birbirine yaklaşık, dil ucu dizlerin ön kenarına yayılmış, alt çene aşağı düşerek çıkar. Örnek: Cam. caba, cacık, coşkun, cömert, cüce, cümle. Kelime sonunda (ç) olur.
Ci Ce Ca Co Cu Cö Cü Cı Cip Cep Cap Cop Cup Cöp Cüp Cıp
Cik Cek Cak Cok Cuk Cök Cük Cık Cit Cet Cat Cot Cut Cöt Cüt Cıt
Cambaz Cevat cılız cimri coşkunla cömertliğe cumbada cüret ettiler.
Ç
C harfinden biraz daha sert olarak çıkar. Çıkış biçimi aynıdır.
Çi Çe Ça Ço Çu Çö Çü Çı İç Eç Aç Oç Uç Öç Üç Iç
Çip çep Çap Çop Çup Çöp Çüp Çıp Tiç Teç Taç Toç Tuç Töç Tüç Tıç
Piç Peç Paç Poç Puç Pöç Puç Püç Pıç Şiç Şeç Şaç Şoç Şuç Şöç Şuç Şüç Şıç
Çardaklı çeşmedeki çırak, çiçekleri, çorbanın çöreğini ve çuvalları çürüttü.
C harfinden biraz daha sert olarak çıkar. Çıkış biçimi aynıdır.
Çi Çe Ça Ço Çu Çö Çü Çı İç Eç Aç Oç Uç Öç Üç Iç
Çip çep Çap Çop Çup Çöp Çüp Çıp Tiç Teç Taç Toç Tuç Töç Tüç Tıç
Piç Peç Paç Poç Puç Pöç Puç Püç Pıç Şiç Şeç Şaç Şoç Şuç Şöç Şuç Şüç Şıç
Çardaklı çeşmedeki çırak, çiçekleri, çorbanın çöreğini ve çuvalları çürüttü.
D
Dilin damağın ön kısmına üst diş köklerine dokunmasıyla çıkarılır.
Örnek: Dam, dal, dar, dış, diş, dadı, dede, deney,-demir,
Kelime sonunda (t) olur. Yalnız anlamlan ayrı olup söylenişleri benzeyen bir kaç kelimeyi birbirinden ayırmak için (d) olarak yazılır. Örnek: Ad (isim), at (hayvan), od (ateş), ot (bitki), had (derece), hat (çizgi)
Di De Da Do Du Dö Dü Dı Dip Dep Dap Dop Dup Döp Düp Dıp
Dik Dek Dak Dok Duk Dök Dük Dık Dit Det Dat Dot Dut Döt Düt Dıt
Dir Der Dar Dor Dur Dör Dür Dır Diz Dez Daz Doz Duz Döz Düz Dız
Davulcu dede dışarlıklı dikişçiyi dolandırırken dönemecin duvarından düştü.
Dilin damağın ön kısmına üst diş köklerine dokunmasıyla çıkarılır.
Örnek: Dam, dal, dar, dış, diş, dadı, dede, deney,-demir,
Kelime sonunda (t) olur. Yalnız anlamlan ayrı olup söylenişleri benzeyen bir kaç kelimeyi birbirinden ayırmak için (d) olarak yazılır. Örnek: Ad (isim), at (hayvan), od (ateş), ot (bitki), had (derece), hat (çizgi)
Di De Da Do Du Dö Dü Dı Dip Dep Dap Dop Dup Döp Düp Dıp
Dik Dek Dak Dok Duk Dök Dük Dık Dit Det Dat Dot Dut Döt Düt Dıt
Dir Der Dar Dor Dur Dör Dür Dır Diz Dez Daz Doz Duz Döz Düz Dız
Davulcu dede dışarlıklı dikişçiyi dolandırırken dönemecin duvarından düştü.
F
Üst kesici dişler alt dudağın üstüne dokunup açılmasıyla çıkarılır. Dilimizde çoğunlukla kelime başında, pek seyrek olarak da ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Fal, fil, fakat, falaka, falanca, faraş, felek, ferman, fasafiso, federasyon, felâket, felç, fevkalâde, frak, fitre, film?, fayans, fötr, fonojenik, futbol, füze
Fil Fel Fal Fol Ful Föl Fül Fıl Fit Fet Fat Fot Fut Föt Füt Fıt
Fip Fep Fap Fop Fup Föp Füp Fıp Fif Fef Faf Fof Fuf Föf Füf Fıf
Üst kesici dişler alt dudağın üstüne dokunup açılmasıyla çıkarılır. Dilimizde çoğunlukla kelime başında, pek seyrek olarak da ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Fal, fil, fakat, falaka, falanca, faraş, felek, ferman, fasafiso, federasyon, felâket, felç, fevkalâde, frak, fitre, film?, fayans, fötr, fonojenik, futbol, füze
Fil Fel Fal Fol Ful Föl Fül Fıl Fit Fet Fat Fot Fut Föt Füt Fıt
Fip Fep Fap Fop Fup Föp Füp Fıp Fif Fef Faf Fof Fuf Föf Füf Fıf
G
Dil sırtının damağın gerisini, bir de damağın daha ön kısmını kapatmasıyla meydana gelir. Örnek: Gaga, gagalamak, gam, galiba, gar, garaj, gargara, gazete, gelincik, göçmen, gölge, gönye, görev, güzellik.
(G) ünsüzünün iki çıkış noktası vardır. İnce ünlülerle damağın ön kısmından çıkar. Örnek: Gâh, gel, gör, git, gûya, güç. Kalın ünlülerle damağın gerisinden çıkar. Örnek: Gar, gıcık, gocuk, guguk, gibi.
Gi Ge Ga Go Gu Gö Gü Gı Gik Gek Gak Gok Guk Gök Gük Gık
Gip Gep Gap Gop Gup Göp Güp Gıp Gif Gef Gaf Gof Guf Göf Güf Gıf
Gil Gel Gal Gol Gul Göl Gül Gıl Gir Ger Gar Gor Gur Gör Gür Gır
Galip Geyvede gır gır giden gocuklu göçmen gururluya güldü.
Dil sırtının damağın gerisini, bir de damağın daha ön kısmını kapatmasıyla meydana gelir. Örnek: Gaga, gagalamak, gam, galiba, gar, garaj, gargara, gazete, gelincik, göçmen, gölge, gönye, görev, güzellik.
(G) ünsüzünün iki çıkış noktası vardır. İnce ünlülerle damağın ön kısmından çıkar. Örnek: Gâh, gel, gör, git, gûya, güç. Kalın ünlülerle damağın gerisinden çıkar. Örnek: Gar, gıcık, gocuk, guguk, gibi.
Gi Ge Ga Go Gu Gö Gü Gı Gik Gek Gak Gok Guk Gök Gük Gık
Gip Gep Gap Gop Gup Göp Güp Gıp Gif Gef Gaf Gof Guf Göf Güf Gıf
Gil Gel Gal Gol Gul Göl Gül Gıl Gir Ger Gar Gor Gur Gör Gür Gır
Galip Geyvede gır gır giden gocuklu göçmen gururluya güldü.
Ğ
Dilimizde varlığını ancak kendinden evvel gelen ünlünün süresini uzatmakla hissettirir. Kelime başında bulunmaz, iki ünlü arasında ise ikili ünlü meydana getirir. Örnek: Boğaz-boaz, doğal -doal, yoğurt – yourt
Konuşma dilimizde bazan y ve v seslerine döner. Örnek: Eğer-eyer, diğer-diyer, soğuk-sovuk
Ği Ğe Ğa Ğo Ğu Ğö Ğü Ğı Ğir Ğer Ğar Ğor Ğur Ğör Ğür Ğır
Ğip Ğep Ğap Ğop Ğup Ğöp Ğüp Ğıp Ğil Ğel Ğal Ğol Ğul Ğöl Ğül Ğıl
Dilimizde varlığını ancak kendinden evvel gelen ünlünün süresini uzatmakla hissettirir. Kelime başında bulunmaz, iki ünlü arasında ise ikili ünlü meydana getirir. Örnek: Boğaz-boaz, doğal -doal, yoğurt – yourt
Konuşma dilimizde bazan y ve v seslerine döner. Örnek: Eğer-eyer, diğer-diyer, soğuk-sovuk
Ği Ğe Ğa Ğo Ğu Ğö Ğü Ğı Ğir Ğer Ğar Ğor Ğur Ğör Ğür Ğır
Ğip Ğep Ğap Ğop Ğup Ğöp Ğüp Ğıp Ğil Ğel Ğal Ğol Ğul Ğöl Ğül Ğıl
H
Bir soluk harfi olup ağzın (kalın a) ünlüsünü çıkardığı durumla meydana gelir. Örnek: Habbe, haberci, haber, hacamat, hacı, hacıyatmaz, hadde, hademe, hafız, hafif, hafta, hakiki, hakir, hâlbuki, hallac, hassâs, hece, hımhım, hipnotizma, hokkabaz, hulâsa, hulyalı, hüner, hücum, hücre, hüviyet,
Hi He Ha Ho Hu Hö Hü Hı Hih Heh Hah Hoh Huh Höh Hüh Hıh
Hip Hep Hap Hop Hup Höp Hüp Hıp Hit Het Hat Hot Hut Höt Hüt Hıt
Hil Hel Hal Hol Hul Höl Hül Hıl Hir Her Har Hor Hur Hör Hür Hır
Habeş hemşire hırkalı hizmetçi hoppa hödüğe hurmaları hürmetle sundu.
Bir soluk harfi olup ağzın (kalın a) ünlüsünü çıkardığı durumla meydana gelir. Örnek: Habbe, haberci, haber, hacamat, hacı, hacıyatmaz, hadde, hademe, hafız, hafif, hafta, hakiki, hakir, hâlbuki, hallac, hassâs, hece, hımhım, hipnotizma, hokkabaz, hulâsa, hulyalı, hüner, hücum, hücre, hüviyet,
Hi He Ha Ho Hu Hö Hü Hı Hih Heh Hah Hoh Huh Höh Hüh Hıh
Hip Hep Hap Hop Hup Höp Hüp Hıp Hit Het Hat Hot Hut Höt Hüt Hıt
Hil Hel Hal Hol Hul Höl Hül Hıl Hir Her Har Hor Hur Hör Hür Hır
Habeş hemşire hırkalı hizmetçi hoppa hödüğe hurmaları hürmetle sundu.
J
Dişler birbirine, dil sırtı da katı damağa yaklaşır, havanın dil ortasından sızmasından meydana gelir. Örnek: Jale, Japon, jandarma, jambon, jelâtin, jeoloji, jeolog, j jest, jilet, jübile, jüri.Halk arasında (j) ünsüzünün (c) olduğu görülür. Örnek:Japon- Capon, jandarma – candarma, panjur = pancur, jurnalcı = curnalcı,
Ji Je Ja Jo Ju Jö Jü Ji Jij Jej Jaj Joj Juj Jöj Jüj Jıj
Jir Jer Jar Jor Jur Jör Jür Jır Jil Jel Jal Jol Jul Jöl Jül Jıl
Jip Jep Jap Jop Jup Jöp Jüp Jıp Jis Jes Jas Jos Jus Jös Jüs Jıs
Japon jeolog jiletini jurnalıyle jüriye verdi.
Dişler birbirine, dil sırtı da katı damağa yaklaşır, havanın dil ortasından sızmasından meydana gelir. Örnek: Jale, Japon, jandarma, jambon, jelâtin, jeoloji, jeolog, j jest, jilet, jübile, jüri.Halk arasında (j) ünsüzünün (c) olduğu görülür. Örnek:Japon- Capon, jandarma – candarma, panjur = pancur, jurnalcı = curnalcı,
Ji Je Ja Jo Ju Jö Jü Ji Jij Jej Jaj Joj Juj Jöj Jüj Jıj
Jir Jer Jar Jor Jur Jör Jür Jır Jil Jel Jal Jol Jul Jöl Jül Jıl
Jip Jep Jap Jop Jup Jöp Jüp Jıp Jis Jes Jas Jos Jus Jös Jüs Jıs
Japon jeolog jiletini jurnalıyle jüriye verdi.
K
Dil sırtının damağın gerisini, bir de damağın daha ön kısmını kapatmasıyla meydana gelir. İnce ünlülerle damağın ön kısmından kalın ünsüzlerle ise arka kısmından çıkar. Örnek1: Kel, kir, kör, kâtip kâhya, Örnek2: Kaba, kaya, kaçak, kadastro, kadın kadife, kalp, kal
Ki Ke Ka Ko Ku Kö Kü Kı Kik Kek Kak Kok Kuk Kök Kük kık
Kil Kel Kal Kol Kul Köl Kül Kıl Kir Ker Kar Kor Kur Kör Kür Kır
Kip Kep Kap Kop Kup Köp Küp Kıp Kit Ket Kat Kot Kut Köt Küt Kıt
Kara ketenlik külahlı kuş kara kediyi yedi
Dil sırtının damağın gerisini, bir de damağın daha ön kısmını kapatmasıyla meydana gelir. İnce ünlülerle damağın ön kısmından kalın ünsüzlerle ise arka kısmından çıkar. Örnek1: Kel, kir, kör, kâtip kâhya, Örnek2: Kaba, kaya, kaçak, kadastro, kadın kadife, kalp, kal
Ki Ke Ka Ko Ku Kö Kü Kı Kik Kek Kak Kok Kuk Kök Kük kık
Kil Kel Kal Kol Kul Köl Kül Kıl Kir Ker Kar Kor Kur Kör Kür Kır
Kip Kep Kap Kop Kup Köp Küp Kıp Kit Ket Kat Kot Kut Köt Küt Kıt
Kara ketenlik külahlı kuş kara kediyi yedi
L
Dil ucu damağın ön kısmına(lale), bir de daha gerisine(olay) dayanır, hava dilin yanlarını titreterek sızar. Örnek: lâbirent, lâboratuvar; lâcivert; lâçka, lâdes, lâf, lâkap, lâhana, leylâk, leziz, limon, lise, litografya, liyakat, löca, lödos, lökanta, lokma, lökomotif, lösyon, löş,
Li Le La Lo Lu Lö Lü Lı Lil Lel Lal Lol Lul Löl Lül Lıl
Lir Ler Lar Lor Lur Lör Lür Lır Lip Lep Lap Lop Lup Löp Lüp Lıp
Lit Let Lat Lot Lut Löt Lüt Lıt Lin Len Lan Lon Lun Lön Lün Lın
(L) ünsüzü bazı kelime ortalarında ve sonlarında kaybolur, Örnek: Nası şey = nasıl şey, kak ordan = kalk ordan, Adi konuşmada (r) ünsüzünün (l) olduğuna sık rastlanır. Buna (Leleşme) denir.Önek: Birader-bilâder, Berber-belber, servi – selvi, serbest = selbes, bâri = bâli, diye= diyelek, kerli ferli = kelli felli, zemberek -zembelek, merhem – melhem, terlik = tellik, amerikan = amelikan
Dil ucu damağın ön kısmına(lale), bir de daha gerisine(olay) dayanır, hava dilin yanlarını titreterek sızar. Örnek: lâbirent, lâboratuvar; lâcivert; lâçka, lâdes, lâf, lâkap, lâhana, leylâk, leziz, limon, lise, litografya, liyakat, löca, lödos, lökanta, lokma, lökomotif, lösyon, löş,
Li Le La Lo Lu Lö Lü Lı Lil Lel Lal Lol Lul Löl Lül Lıl
Lir Ler Lar Lor Lur Lör Lür Lır Lip Lep Lap Lop Lup Löp Lüp Lıp
Lit Let Lat Lot Lut Löt Lüt Lıt Lin Len Lan Lon Lun Lön Lün Lın
(L) ünsüzü bazı kelime ortalarında ve sonlarında kaybolur, Örnek: Nası şey = nasıl şey, kak ordan = kalk ordan, Adi konuşmada (r) ünsüzünün (l) olduğuna sık rastlanır. Buna (Leleşme) denir.Önek: Birader-bilâder, Berber-belber, servi – selvi, serbest = selbes, bâri = bâli, diye= diyelek, kerli ferli = kelli felli, zemberek -zembelek, merhem – melhem, terlik = tellik, amerikan = amelikan
M
Dudakların birleşip açılması ve damağın hafif alçalmasıyla meydana gelir. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Maalesef, macera, maç, madalya, maalmemnuniye, maarif, modern, mücevher, madenî, manzume, müzakere, mütemmim
Mi Me Ma Mo Mu Mö Mü Mı Mip Mep Map Mop Mup Möp Müp Mıp
Mir Mer Mar Mor Mur Mör Mür Mır Mil Mel Mal Mol Mul Möl Mül Mıl
Min Men Man Mon Mun Mön Mün Mın Mim Mem Mam Mom Mum Möm Müm Mım
Muhallebici melankolik Mısırlı Mirza modern mösyöyle Muradiyede müzik dinledi
Dudakların birleşip açılması ve damağın hafif alçalmasıyla meydana gelir. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Maalesef, macera, maç, madalya, maalmemnuniye, maarif, modern, mücevher, madenî, manzume, müzakere, mütemmim
Mi Me Ma Mo Mu Mö Mü Mı Mip Mep Map Mop Mup Möp Müp Mıp
Mir Mer Mar Mor Mur Mör Mür Mır Mil Mel Mal Mol Mul Möl Mül Mıl
Min Men Man Mon Mun Mön Mün Mın Mim Mem Mam Mom Mum Möm Müm Mım
Muhallebici melankolik Mısırlı Mirza modern mösyöyle Muradiyede müzik dinledi
N
Dilin damağın ön kısmına, diş köklerine dayanıp açılmasıyla meydana gelir: Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Nasır, nadan, nadide, nafaka, nafile, naftalin, nakil, nakit , nal nalbant, namaz, namus, nankör, narin, narkoz, nâsihat, nâzım, nazik, nesir, nezaket, nilüfer, nisan
Ni Ne Na No Nu Nö Nü Nı Nip Nep Nap Nop Nup Nöp Nüp Nıp
Nil Nel Nal Nol Nul Nöl Nül Nıl Nir Ner Nar Nor Nur Nör Nür Nır
Nim Nem Nam Nom Num Nöm Nüm Nım Nin Nen Nan Non Nun Nön Nün Nın
Namlı nane nini nini naneleri numaraladı
Dilin damağın ön kısmına, diş köklerine dayanıp açılmasıyla meydana gelir: Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Nasır, nadan, nadide, nafaka, nafile, naftalin, nakil, nakit , nal nalbant, namaz, namus, nankör, narin, narkoz, nâsihat, nâzım, nazik, nesir, nezaket, nilüfer, nisan
Ni Ne Na No Nu Nö Nü Nı Nip Nep Nap Nop Nup Nöp Nüp Nıp
Nil Nel Nal Nol Nul Nöl Nül Nıl Nir Ner Nar Nor Nur Nör Nür Nır
Nim Nem Nam Nom Num Nöm Nüm Nım Nin Nen Nan Non Nun Nön Nün Nın
Namlı nane nini nini naneleri numaraladı
P
Dudakların birleşip açılmasıyla ve açılma sırasında dışarıya hava fırlamasıyla meydana gelir. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Paça, paçavra, paket, pala, palamut, panorama, pansiyon, pantolon, papatya, paragraf, paramparça, paraşüt, paratoner, parazit, patinaj, pedagoji, plak, plaka, plan, planör, politika, porselen, porsiyon, program, projeksiyon, protesto, psikoloji,
Pi Pe Pa Po Pu Pö Pü Pı Pip Pep Pap Pop Pup Pöp Püp Pıp
Pil Pel Pal Pol Pul Pöl Pül Pıl Pir Per Par Por Pur Pör Pür Pır
Pit Pet Pat Pot Put Pöt Püt Pıt Pis Pas Pos Pus Pös Püs Pıs
Palavracı peltek pısırık pişkin poturlu porsuk pulcu püskürdü.
Dudakların birleşip açılmasıyla ve açılma sırasında dışarıya hava fırlamasıyla meydana gelir. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Paça, paçavra, paket, pala, palamut, panorama, pansiyon, pantolon, papatya, paragraf, paramparça, paraşüt, paratoner, parazit, patinaj, pedagoji, plak, plaka, plan, planör, politika, porselen, porsiyon, program, projeksiyon, protesto, psikoloji,
Pi Pe Pa Po Pu Pö Pü Pı Pip Pep Pap Pop Pup Pöp Püp Pıp
Pil Pel Pal Pol Pul Pöl Pül Pıl Pir Per Par Por Pur Pör Pür Pır
Pit Pet Pat Pot Put Pöt Püt Pıt Pis Pas Pos Pus Pös Püs Pıs
Palavracı peltek pısırık pişkin poturlu porsuk pulcu püskürdü.
R
Dil ucunun yukarıdaki kesici dişlere yakın noktayla meydana getirdiği kapağın bir çok defa açılıp kapanmasıyla meydana gelir. Kelime başında bulunan (R) kolay söylenir. Fakat kelime sonlarındaki (R) ünsüzlerine önem verilmezse anlaşılması güç olur. Örnek: Rabıta, radyatör, radyografi, rahat, roket, raket, ramazan, randevu raptiye, rol, reçete, rehber, rehin, rejisör, rakip, reklâm, rekor, repertuvar, reverans, rezonans, riyakâr, romatizma, rota, rozet, röportaj, rûya, rûzgâr,
Ri Re Ra Ro Ru Rö Rü Rı İr Er Ar Or Ur Ör Ür Ir
Rir Rer Rar Ror Rur Rör Rür Rır Tir Ter Tar Tor Tur Tör Tür Tır
Fri Fre Fra Fro Fru Frö Frü Frı Gri Gre Gra Gro Gru Grö Grü Grı
Radyolu ressam Ramis Rasimin romanıyla röportaj yaptı
Dil ucunun yukarıdaki kesici dişlere yakın noktayla meydana getirdiği kapağın bir çok defa açılıp kapanmasıyla meydana gelir. Kelime başında bulunan (R) kolay söylenir. Fakat kelime sonlarındaki (R) ünsüzlerine önem verilmezse anlaşılması güç olur. Örnek: Rabıta, radyatör, radyografi, rahat, roket, raket, ramazan, randevu raptiye, rol, reçete, rehber, rehin, rejisör, rakip, reklâm, rekor, repertuvar, reverans, rezonans, riyakâr, romatizma, rota, rozet, röportaj, rûya, rûzgâr,
Ri Re Ra Ro Ru Rö Rü Rı İr Er Ar Or Ur Ör Ür Ir
Rir Rer Rar Ror Rur Rör Rür Rır Tir Ter Tar Tor Tur Tör Tür Tır
Fri Fre Fra Fro Fru Frö Frü Frı Gri Gre Gra Gro Gru Grö Grü Grı
Radyolu ressam Ramis Rasimin romanıyla röportaj yaptı
S
Dudaklar açıktır, dilin ucu alt diş köklerine yaklaşır ve hava dilin arasından tonsuz olarak sızar. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Sap, saat, sabah, sabotaj, saman, servis sıska, seksek senaryo, stüdyo, spiker, smokin, hassas, kasa gibi…
Si Se Sa So Su Sö Sü Sı Sil Sel Sal Sol Sul Söl Sül sıl
Sir Ser Sar Sor Sur Sör Sür Sır Sis Ses Sas Sos Sus Sös Süs Sıs
Siş Seş Saş Soş Suş Söş Suş Sış İsi Ese Asa Oso Usu Ösö Üsü Isı
Sandıklıda sepetleri sıralı simitçi sofrada sökülen sucukları süpürdü
Dudaklar açıktır, dilin ucu alt diş köklerine yaklaşır ve hava dilin arasından tonsuz olarak sızar. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Sap, saat, sabah, sabotaj, saman, servis sıska, seksek senaryo, stüdyo, spiker, smokin, hassas, kasa gibi…
Si Se Sa So Su Sö Sü Sı Sil Sel Sal Sol Sul Söl Sül sıl
Sir Ser Sar Sor Sur Sör Sür Sır Sis Ses Sas Sos Sus Sös Süs Sıs
Siş Seş Saş Soş Suş Söş Suş Sış İsi Ese Asa Oso Usu Ösö Üsü Isı
Sandıklıda sepetleri sıralı simitçi sofrada sökülen sucukları süpürdü
Ş
Dişler birbirine, dil sırtı da katı damağa yaklaşır, hava dilin ortasından çıkar. Örnek: şantaj, şantiye, şafak, şahin, şakşakçı, şimendifer, şimşek, şarapnel, şarjör, Şifre, şövale, şüphe, şölen,
Şi Şe Şa Şo Şu Şö Şü Şı Şil Şel Şal Şol Şul Şöl Şül Şıl
Şir Şer Şar Şor Şur Şör Şür Şır Şis Şes Şas Şos Şus Şös Şüs Şıs
Şiş Şeş Şaş Şoş Şuş Şöş Şüş Şış Şiz Şez Şaz Şoz Şuz Şöz Şüz Şız
Şamlı şemsek şimşir şafak şakşaklandı
Dişler birbirine, dil sırtı da katı damağa yaklaşır, hava dilin ortasından çıkar. Örnek: şantaj, şantiye, şafak, şahin, şakşakçı, şimendifer, şimşek, şarapnel, şarjör, Şifre, şövale, şüphe, şölen,
Şi Şe Şa Şo Şu Şö Şü Şı Şil Şel Şal Şol Şul Şöl Şül Şıl
Şir Şer Şar Şor Şur Şör Şür Şır Şis Şes Şas Şos Şus Şös Şüs Şıs
Şiş Şeş Şaş Şoş Şuş Şöş Şüş Şış Şiz Şez Şaz Şoz Şuz Şöz Şüz Şız
Şamlı şemsek şimşir şafak şakşaklandı
T
Dilin damağın ön kısmına diş köklerine dayanıp açılmasıyla meydana gelir:. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Tabak, taban, tabela, tablet, tablo, talih, tarih, tapu, tatil, teklif, tekzip, telefon, teleskop, televizyon, telgraf, temenni, tempo, temsil, tentene, tepki, terlik, termos, testere, transatlantik, transformatör, trapez, titiz, tiyatro, tren, tribün, turp, turnike, tünel,
Ti Te Ta To Tu Tö Tü Tı Tik Tek Tak Tok Tuk Tök Tük Tık
Tir Ter Tar Tor Tur Tör Tür Tır Tit Tet Tat Tot Tut Töt Tüt Tıt
Tis Tes Tas Tos Tus Tös Tüs Tıs Tiş Teş Taş Toş Tuş Töş Tüş Tış
Tatar tepsici tıknaz titiz Tosun tömbekici tulumbacıyla tütün tüttürdü.
Dilin damağın ön kısmına diş köklerine dayanıp açılmasıyla meydana gelir:. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Tabak, taban, tabela, tablet, tablo, talih, tarih, tapu, tatil, teklif, tekzip, telefon, teleskop, televizyon, telgraf, temenni, tempo, temsil, tentene, tepki, terlik, termos, testere, transatlantik, transformatör, trapez, titiz, tiyatro, tren, tribün, turp, turnike, tünel,
Ti Te Ta To Tu Tö Tü Tı Tik Tek Tak Tok Tuk Tök Tük Tık
Tir Ter Tar Tor Tur Tör Tür Tır Tit Tet Tat Tot Tut Töt Tüt Tıt
Tis Tes Tas Tos Tus Tös Tüs Tıs Tiş Teş Taş Toş Tuş Töş Tüş Tış
Tatar tepsici tıknaz titiz Tosun tömbekici tulumbacıyla tütün tüttürdü.
V
Üst kesici dişler alt dudağın üstüne dokunur. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Vade, vadi, vagon, vahşi, vakit, vantilâtör, vapur, varil, varis, vasiyet, velvele, vergi, vestiyer, vesvese,
Vi Ve Va Vo Vu Vö Vü Vı Viv Vev Vav Vov Vuv Vöv Vüv Vıv
Vil Vel Val Vol Vul Völ Vül Vıl Vir Ver Var Vor Vur Vör Vür Vır
Vis Ves Vas Vos Vus Vös Vüs Vıs Viş Veş Vaş Voş Vuş Vöş Vüş Vış
Velveleli vasi vesvese vadide vagon verdi
Üst kesici dişler alt dudağın üstüne dokunur. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Vade, vadi, vagon, vahşi, vakit, vantilâtör, vapur, varil, varis, vasiyet, velvele, vergi, vestiyer, vesvese,
Vi Ve Va Vo Vu Vö Vü Vı Viv Vev Vav Vov Vuv Vöv Vüv Vıv
Vil Vel Val Vol Vul Völ Vül Vıl Vir Ver Var Vor Vur Vör Vür Vır
Vis Ves Vas Vos Vus Vös Vüs Vıs Viş Veş Vaş Voş Vuş Vöş Vüş Vış
Velveleli vasi vesvese vadide vagon verdi
Y
Dil ortasıyla ön damak arasından çıkar. Dilimizde kelime başında ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Yaba, yaban, yağmur, yalan, yamyam, yankı, yan, yarış, yaz, yaş, yangın, yayan, toy, çay
Yi Ye Ya Yo Yu Yö Yü Yı Yiy Yey Yay Yoy Yuy Yöy Yüy Yıy
Yil Yel Yal Yol Yul Yöl Yül Yıl Yir Yer Yar Yor Yur Yör Yür Yır
Yis Yes Yas Yos Yus Yös Yüs Yıs Yiz Yez Yaz Yoz Yuz Yöz Yüz Yız
Yalvaçlı yelpazeli yıldız yirmi yoksul yörükle yumurtalarını yükledi.
Dil ortasıyla ön damak arasından çıkar. Dilimizde kelime başında ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Yaba, yaban, yağmur, yalan, yamyam, yankı, yan, yarış, yaz, yaş, yangın, yayan, toy, çay
Yi Ye Ya Yo Yu Yö Yü Yı Yiy Yey Yay Yoy Yuy Yöy Yüy Yıy
Yil Yel Yal Yol Yul Yöl Yül Yıl Yir Yer Yar Yor Yur Yör Yür Yır
Yis Yes Yas Yos Yus Yös Yüs Yıs Yiz Yez Yaz Yoz Yuz Yöz Yüz Yız
Yalvaçlı yelpazeli yıldız yirmi yoksul yörükle yumurtalarını yükledi.
Z
Dilin ucu alt diş köklerine yaklaşır, hava dilin arasından tonlu olarak çıkar. Kelimelerin başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek; Zafer, zahire, zahmet, zakkum, zalim, zaman, zambak, zamk, zar, zarar, zarf, zemzem, zenci, zerdali,
Zi Ze Za Zo Zu Zö Zü Zı Zip Zep Zap Zop Zup Zöp Züp Zıp
Zil Zel Zal Zol Zul Zöl Zül Zıl Zir Zer Zar Zor Zur Zör Zür Zır
İzi Eze Aza Ozo Uzu Özö Üzü Izı Ziş Zeş zaş Zoş Zuş Zöş Züş Zış
Dilin ucu alt diş köklerine yaklaşır, hava dilin arasından tonlu olarak çıkar. Kelimelerin başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek; Zafer, zahire, zahmet, zakkum, zalim, zaman, zambak, zamk, zar, zarar, zarf, zemzem, zenci, zerdali,
Zi Ze Za Zo Zu Zö Zü Zı Zip Zep Zap Zop Zup Zöp Züp Zıp
Zil Zel Zal Zol Zul Zöl Zül Zıl Zir Zer Zar Zor Zur Zör Zür Zır
İzi Eze Aza Ozo Uzu Özö Üzü Izı Ziş Zeş zaş Zoş Zuş Zöş Züş Zış
BOĞUMLANMA
Ünlü ve ünsüz sesleri tam bir belirginlikte seslendirebilenler sağlam boğumlanma yaparlar. Boğumlanma yeteneğimizin gelişmesi için ses organlarımızın zorlandığı tekerlemeleri bol bol seslendirmemiz sorumuzu çözmemize yeterli olacaktır. Aşağıda önce ünlaler ve ardından ünsüzlerin esas alındığı tekerleme örnekleri verilmiştir. Bu tekerlemeleri hatasız ve çok rahat okuyabilecek şekilde tekrar etmelisiniz. Boğumlanma yeteneğinin gelişimi için her türlü metnin bol bol okunmasını tavsiye ediyoruz.
ALIŞTIRMA:
BOĞUMLANMA
ÜNLÜLER:
(A) Abana´dan Adana´ya abarta abarta apar topar ahlatla ağdalı avuntucu ahmak Ahmet´in avandanlıklarını aparanlardan Acar Abdullah ile akıllı Abdi akşam akşam bize geldi. Al bu takatukaları, takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamam derse takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al getir.
(ı) Iğdır´ın ığıl ığıl akan ılıman ırmağının kıyıları ıklım tıklım ılgın kaplıdır.
(o) Okmeydanı´ndan Oğuzeli´ne otostop yap; Oltu´da volta at, olta al; Orhangazi´de Orhanelili Orhan´a otostopluk öğret; sonra da Osmancıklı Osman´a otoydu, totoydu, fotoydu, dök!
(u) Uluborlulu utangaç Ulviye ile Urlalı uğursuz Ulvi uğraşa uğraşa Urfa´daki urgancılara uzun uzun, ulam ulam urgan sattılar.
(i) Ibibiklerin ibiklerini iyice iyileştirmek için Istinyeli istifçi Ibiş´in istif istiridyeleri mi, yoksa, Iskilipli Ispinoz işportacı Ishak´ın işliğindeki ibrişimleri mi daha iyi, bilemiyorum. İbişle Memiş, mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?
(e) Eğer Eleşkirtli eleştirmen Eşref ile Edremitli Bedri´yi Eğe´nin en iyi eğercisi biliyorlarsa, ben de Ermenekli Erdem Ergene´nin en iyi elektrikcisidir derim.
(ö) Özbezön´ün özbeöz Ödemişli öngörülü öğretmeni Özgüraslan ile Özgüluslan özellikle özerk ön öğretimde öylesine özverili, övünç verici ve övgüye değer kişiler ki, hani tüm öğretim örgütleri içinde en özgün örnek onlardır diyebilirim.
(ü) Ürdünlü ûnlü üfürûkçü Üryani, Ünye, Üsküdar, Ürgüp üzerinden ûlküdeşlerine üstüpü, üstübeç, üvez, üzûm, üzengitaşı ve üzünç götürürken, Üveyik´ten ürûyerek, ûvendirelerini sürüyerek yürüyen ûçkağıtçı ütücülerin ürkûntü ûreten ünü batasıca ünlemleriyle ürküverdi.
ÜNLÜLER:
(A) Abana´dan Adana´ya abarta abarta apar topar ahlatla ağdalı avuntucu ahmak Ahmet´in avandanlıklarını aparanlardan Acar Abdullah ile akıllı Abdi akşam akşam bize geldi. Al bu takatukaları, takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamam derse takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al getir.
(ı) Iğdır´ın ığıl ığıl akan ılıman ırmağının kıyıları ıklım tıklım ılgın kaplıdır.
(o) Okmeydanı´ndan Oğuzeli´ne otostop yap; Oltu´da volta at, olta al; Orhangazi´de Orhanelili Orhan´a otostopluk öğret; sonra da Osmancıklı Osman´a otoydu, totoydu, fotoydu, dök!
(u) Uluborlulu utangaç Ulviye ile Urlalı uğursuz Ulvi uğraşa uğraşa Urfa´daki urgancılara uzun uzun, ulam ulam urgan sattılar.
(i) Ibibiklerin ibiklerini iyice iyileştirmek için Istinyeli istifçi Ibiş´in istif istiridyeleri mi, yoksa, Iskilipli Ispinoz işportacı Ishak´ın işliğindeki ibrişimleri mi daha iyi, bilemiyorum. İbişle Memiş, mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?
(e) Eğer Eleşkirtli eleştirmen Eşref ile Edremitli Bedri´yi Eğe´nin en iyi eğercisi biliyorlarsa, ben de Ermenekli Erdem Ergene´nin en iyi elektrikcisidir derim.
(ö) Özbezön´ün özbeöz Ödemişli öngörülü öğretmeni Özgüraslan ile Özgüluslan özellikle özerk ön öğretimde öylesine özverili, övünç verici ve övgüye değer kişiler ki, hani tüm öğretim örgütleri içinde en özgün örnek onlardır diyebilirim.
(ü) Ürdünlü ûnlü üfürûkçü Üryani, Ünye, Üsküdar, Ürgüp üzerinden ûlküdeşlerine üstüpü, üstübeç, üvez, üzûm, üzengitaşı ve üzünç götürürken, Üveyik´ten ürûyerek, ûvendirelerini sürüyerek yürüyen ûçkağıtçı ütücülerin ürkûntü ûreten ünü batasıca ünlemleriyle ürküverdi.
ÜNSÜZLER:
(f) Farfaracı Fikriye ile favorili fasa fiso Fahri Fatsalı Fatma´yı görünce, fesleğenci feylesoy Feyyaz´ı, fındıkçı Ferhunde´yi anımsayarak feveran ettiler. Felemenkte Felemenklerin Felemenkçe mi konuştuklarını düşûne düşüne fertliği çektiler.
(p) Pohpohçu pinti Profesör pofur pofur pofurdayarak hınçla tunç çanak içinde punç içip pûlverizatör prospektüsünû papazbalığı biblosunun berisindeki papatpa buketinin bu yanına bıraktıktan sonra pâlas pandıras Pülümürle Pötürgeden getirdiği pörsük pötikare pöstekiyi Paluluların Pıtırcık pazarında partenogenes pasaparolası ile pertavsız pervasız pervaz peysajını ve peronospora pestenkerani pestilini posbıyıklı pisboğaz pedegoga Pınarbaşında beş etti.
(m) Marmara´daki Karmarisli mermerciler mermerciliği meslek edinmişler, ama Mamak´taki mamacılar manyetizmacılıkla marmelâtçılığı meslek edinememişler.
(v) Vırvırcı Vedia ile vıdı vıdıcı Veli velinimeti vatman Vahit e vilâyette veda edip Vefâ ya doğru vaveylâsız, velevasız velespitle volta vururlarken voleybolcu Vatran virtüöz Vicdanî ve Viranşehirli vatansever viyolonselist Vecibe ile karşılaştılar.
(b) Babaeskili babacan Bahri Beberuhi Bedri ile bıyıksız bıçkıcı bıngıldak Bahir´in Bigadiç´teki bonbon bonmarşesine varmışlar, o adadakilerin yüzlerine bön bön bakarak, büyülü büyük buhurdanlığı buğulu buğulu boşaltıp bomboş bırakmışlar, sonra da Bodrumda gözden kaybolmuşlar.
(s) Sazende Şazi ile zifoz Zihni zaman zaman sizin sokağın sağ köşesinde sinsi sinsi fiskoslaşarak sizî zibidi Suzi´ye sonsuz ve sorumsuz sorgun ederler. Sason´un susuz sazlıklarında badece soğanla sarmısak yetişebileceğini söyleyen Samsunlu sebzecilerin sözüne sizler de sessizce ve sezgilerinize sığınarak inanabilirsiniz.
(ş) Şavşatlı Şaban, Şarkışlalı şipşakçı Şekip, Şişhaneş´den şeytankuşunu, şiş şiyeyi şişlemiş, şiye keşişe şiş demiş.
(ç) Çatalağzı´nda çatalsız Çatalcalı çatalcının çarpık çurpuk çalçene Çoruhluya çarptırmasına ne dersin? Çatalca´da topal çoban çatal yapıp çatal satar, nesi için Çatalca´da topal çoban çatal yapıp çatal satar? Karı için Çatalca´da topal çoban çatal yapıp çatal satar. Çarık çorap dolak, ben sana çarık çorap dolak mı dedim.
(l) Leyla ile Lalelili Lale´ye leblebi ile likör ikram etmiş. Lüpçüler,1ütfen lüzumlu lüzumsuz lakırdıları bırakın da lüzferle rızk, rot, rop, rint, ring, ray, radyoaktivite nedir diye konuşun.
(z) Zonguldaklı Zaloğlu Zöhre´nin kızı Zühal zibidi Zeki´ye ziyafet zerketti.
(s, t, z) Sedat Tınaz´ın tasası suratsız teyzesine rastlama sezen sıska sülük tazısını tuz tortusu tütsüsüııe tutmasıydı.
(ş, s) Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, 0rtadaki soğuk su su şişesi.
(c) Cemil, Cemile, Cemal cumaları cilacı cüce Canip´in cicili bicili cumbalı ciltevinde cümbür cemaat cacıklı civcivle cücüklü cacık yerler sonra da Cebecili cingöz coğrafyacının cinci ciciannesinin cırcırböceğini dinlerler. Ocak kıvılcımlandırıcılarından mısın, kapı gıcırdatıcılarından mısın? Ne ocak kıvılcımlandırıcılarındanım, ne kapı gıcırdatıcılarındanım.
(d) Dadaylı dadımın Dodurgalı düdük delisi dedesi diline doladığı dedbebeli dedim dedisiyle dırdırını dilinden düşürüp de bir kez olsun doya doya düden diyemeden, düdenin dallara doldurduğu doyumlu yemişlerden doyasıya yiyemeden darıdünyadan göçüp gitti.
(k -i-u) Kilisli kikirik kilimci Kilizmanda´ki kilitli kilisede kimliğini kimseye sezdirmeden kucak kucak kuskuslu kuşkonmazı kukumav kuşuna, kişiliksiz kulağakaçan kirliğ kirloz kirpiye de Kuşadası´nın kuşhanesindeki kuşbaşlı kuşbazla birlikte önce kişnişli kuşüzümünû, sonra da Kumla´nın kumlu kumlu kuşkirazını yutturmuş.
(k-ı-i) Kınıklı kılıbık kırpıntı Kıyasettin, Kırımlı kılkuyruk kıtmiri kıkır kıkır kıkırdatarak küskütük küçümen küfeci külhaniyle külüstür Kürşat´ı külünklü küngür üstüne küttedek devirdi.
Kırıkhandaki kırıkçı kırçıl kargın kırgın kırıkçısı kırmızı kırda kıkır kıkır kıkırdayarak Kırımlı kıkırdakçının kızıl kırlangıçlarını kışın kırlarda Kırgızlı kırpıntıcı kırışık Kırımtov´un kırıkkıraklarıyla besliyormuş.
(k-o-ö) Koca kokoz kokainman kokorozlana kokorozlana Kazablankalı kozmonota kök, kok, köken, kokot, kök sökmek, kokoreç, kökmantar, köknar, köçekçe, körkandil, krematoryum, kösnüklük ne demek diye sormuş.
(y) Yalancıoğlu yalıncık yayladığının yahnisini yağsız yiyebilirse de yayladığının yağlı yoğurdundan, Yüksekova´nın yusyumru yumurta yumurtlayan tavuklarından, bir de yörük ayranıyla yufkasından asla vazgeçemez.
(g) Güneyli girgin gammaz Galip Gavurdağı´nda güpegündüz galeyana gelmiş de Gülgiloğlu Gaziantepli gazup gazinocuyu Gölköylü gitaristle birlikte Gümüşhane´ye göndermiş. Geçen gece Gemerek´ten Gediz´e gelen Gebzeli gezginci gizemcilerden gitarist general Genzel, gençlere, gerçekdışılıkla gerçeklik dışı ilişkiler arasında ne gibi bir geçerlilik gerçekliği olduğunu sordu.
(k, g) Galata kulesi kapısı karşısındaki kuru kahvecinin gıgısı çıkık, dişi kırık, kurbağa kafalı, karakoncolos kalfası Hakkı karışıklığa getirip kahveye kavruk kakule kırığı kattı.
(h) Hahamhanede hahambaşı hahamı homur homur homurdanır görûnce, hemencecik heyecanlandı, hızlandı, hoşnutsuz hırçın halhallarla halkaları, halatları hallaçlara verdi.
(b- p- d-y) Batı tepede tahta depo dibinde beytutet eden pullu dede tekkesinden matrut bitli Vedat, dar derede tatlı duttan dürülü pide yutup pösteki dide dide dört ayda dört türlü derde tutuldu.
(b-p)Bir pirinci birinci buluşta bir inci gibi birbirlerine bağlayıp Perlepe berberi bastıbacak Bedri ile beraber Bursa bağrına parasız giden bu paytak budala, basası topal Badi´den biberli bir papara yedi.
(b-d) Baldıran dalları ballandırmalı mı, ballandırılmamalı mı? Sonra o bala daldırılan baldıran dalları dallandırılmalı mı, ballı dalla dallandırılmamalımı?
(t-d) Titiz, temiz, tendürüst dadım; tadını tattığı tere demetini dide dide dağıttı da hiddetinden hem dut dalında takılı duran dırıltı düdüğünü öttürdü, hem de didine didine dedim dedi, dedim dedi dedi durdu.
(t-ç-s) : Ûstü üç taşlı taç saplı üç tunç tası çaldıran mı çabuk çıldırır, yoksa iç içe yüz ton saç kaplı çanı kaldıran mı çabuk çıldırır? Üç tunç tas has kayısı hoşafı.
(t-k) AI bu takatukaları takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamam derse, takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al gel.
(l-d-n) Elalem bir aladana aldı aladanalandı da biz bir aladana alıp aladanalanamadık.
(k-r) : Kırk kırık küp, kırkının da kulpu kırık kara küp.
(k-r-d) A be kuru dayı, ne kuru sarı darı bu darı a be kuru dayı?
(b-m-ş) : Ibiş´le memiş mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?
(d-l-t-r-k) Şu karşıda bir dal, dalda bir kartal; dal sarkar, kartal kalkar; kartal kalkar, dal sarkar. Dal kalkar, kartal sarkar, kantar tartar. Şu karşıdaki kara kuru kavak, karardın mı ey kara kuru kavak, sarardın mı ey kara kuru kavak!
(s-k) Bu yoğurdu sarmısaklasak da mı saklasak, sarmısaklamasak da mı saklasak.
(m-y-l) Bu yoğurdu mayalamalı da mı saklamalı, mayalamamalı da mı saklamalı?
(b-ş-z) Sizin damda var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek. Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek, bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe : siz de bizcileyin beş boz başlı beş boz ördek misiniz demiş.
(d-p-k) Değirmene girdi köpek, değirmenci çaldı kötek; hem kepek yedi köpek, hem kötek yedi köpek.
VURGU
(f) Farfaracı Fikriye ile favorili fasa fiso Fahri Fatsalı Fatma´yı görünce, fesleğenci feylesoy Feyyaz´ı, fındıkçı Ferhunde´yi anımsayarak feveran ettiler. Felemenkte Felemenklerin Felemenkçe mi konuştuklarını düşûne düşüne fertliği çektiler.
(p) Pohpohçu pinti Profesör pofur pofur pofurdayarak hınçla tunç çanak içinde punç içip pûlverizatör prospektüsünû papazbalığı biblosunun berisindeki papatpa buketinin bu yanına bıraktıktan sonra pâlas pandıras Pülümürle Pötürgeden getirdiği pörsük pötikare pöstekiyi Paluluların Pıtırcık pazarında partenogenes pasaparolası ile pertavsız pervasız pervaz peysajını ve peronospora pestenkerani pestilini posbıyıklı pisboğaz pedegoga Pınarbaşında beş etti.
(m) Marmara´daki Karmarisli mermerciler mermerciliği meslek edinmişler, ama Mamak´taki mamacılar manyetizmacılıkla marmelâtçılığı meslek edinememişler.
(v) Vırvırcı Vedia ile vıdı vıdıcı Veli velinimeti vatman Vahit e vilâyette veda edip Vefâ ya doğru vaveylâsız, velevasız velespitle volta vururlarken voleybolcu Vatran virtüöz Vicdanî ve Viranşehirli vatansever viyolonselist Vecibe ile karşılaştılar.
(b) Babaeskili babacan Bahri Beberuhi Bedri ile bıyıksız bıçkıcı bıngıldak Bahir´in Bigadiç´teki bonbon bonmarşesine varmışlar, o adadakilerin yüzlerine bön bön bakarak, büyülü büyük buhurdanlığı buğulu buğulu boşaltıp bomboş bırakmışlar, sonra da Bodrumda gözden kaybolmuşlar.
(s) Sazende Şazi ile zifoz Zihni zaman zaman sizin sokağın sağ köşesinde sinsi sinsi fiskoslaşarak sizî zibidi Suzi´ye sonsuz ve sorumsuz sorgun ederler. Sason´un susuz sazlıklarında badece soğanla sarmısak yetişebileceğini söyleyen Samsunlu sebzecilerin sözüne sizler de sessizce ve sezgilerinize sığınarak inanabilirsiniz.
(ş) Şavşatlı Şaban, Şarkışlalı şipşakçı Şekip, Şişhaneş´den şeytankuşunu, şiş şiyeyi şişlemiş, şiye keşişe şiş demiş.
(ç) Çatalağzı´nda çatalsız Çatalcalı çatalcının çarpık çurpuk çalçene Çoruhluya çarptırmasına ne dersin? Çatalca´da topal çoban çatal yapıp çatal satar, nesi için Çatalca´da topal çoban çatal yapıp çatal satar? Karı için Çatalca´da topal çoban çatal yapıp çatal satar. Çarık çorap dolak, ben sana çarık çorap dolak mı dedim.
(l) Leyla ile Lalelili Lale´ye leblebi ile likör ikram etmiş. Lüpçüler,1ütfen lüzumlu lüzumsuz lakırdıları bırakın da lüzferle rızk, rot, rop, rint, ring, ray, radyoaktivite nedir diye konuşun.
(z) Zonguldaklı Zaloğlu Zöhre´nin kızı Zühal zibidi Zeki´ye ziyafet zerketti.
(s, t, z) Sedat Tınaz´ın tasası suratsız teyzesine rastlama sezen sıska sülük tazısını tuz tortusu tütsüsüııe tutmasıydı.
(ş, s) Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, 0rtadaki soğuk su su şişesi.
(c) Cemil, Cemile, Cemal cumaları cilacı cüce Canip´in cicili bicili cumbalı ciltevinde cümbür cemaat cacıklı civcivle cücüklü cacık yerler sonra da Cebecili cingöz coğrafyacının cinci ciciannesinin cırcırböceğini dinlerler. Ocak kıvılcımlandırıcılarından mısın, kapı gıcırdatıcılarından mısın? Ne ocak kıvılcımlandırıcılarındanım, ne kapı gıcırdatıcılarındanım.
(d) Dadaylı dadımın Dodurgalı düdük delisi dedesi diline doladığı dedbebeli dedim dedisiyle dırdırını dilinden düşürüp de bir kez olsun doya doya düden diyemeden, düdenin dallara doldurduğu doyumlu yemişlerden doyasıya yiyemeden darıdünyadan göçüp gitti.
(k -i-u) Kilisli kikirik kilimci Kilizmanda´ki kilitli kilisede kimliğini kimseye sezdirmeden kucak kucak kuskuslu kuşkonmazı kukumav kuşuna, kişiliksiz kulağakaçan kirliğ kirloz kirpiye de Kuşadası´nın kuşhanesindeki kuşbaşlı kuşbazla birlikte önce kişnişli kuşüzümünû, sonra da Kumla´nın kumlu kumlu kuşkirazını yutturmuş.
(k-ı-i) Kınıklı kılıbık kırpıntı Kıyasettin, Kırımlı kılkuyruk kıtmiri kıkır kıkır kıkırdatarak küskütük küçümen küfeci külhaniyle külüstür Kürşat´ı külünklü küngür üstüne küttedek devirdi.
Kırıkhandaki kırıkçı kırçıl kargın kırgın kırıkçısı kırmızı kırda kıkır kıkır kıkırdayarak Kırımlı kıkırdakçının kızıl kırlangıçlarını kışın kırlarda Kırgızlı kırpıntıcı kırışık Kırımtov´un kırıkkıraklarıyla besliyormuş.
(k-o-ö) Koca kokoz kokainman kokorozlana kokorozlana Kazablankalı kozmonota kök, kok, köken, kokot, kök sökmek, kokoreç, kökmantar, köknar, köçekçe, körkandil, krematoryum, kösnüklük ne demek diye sormuş.
(y) Yalancıoğlu yalıncık yayladığının yahnisini yağsız yiyebilirse de yayladığının yağlı yoğurdundan, Yüksekova´nın yusyumru yumurta yumurtlayan tavuklarından, bir de yörük ayranıyla yufkasından asla vazgeçemez.
(g) Güneyli girgin gammaz Galip Gavurdağı´nda güpegündüz galeyana gelmiş de Gülgiloğlu Gaziantepli gazup gazinocuyu Gölköylü gitaristle birlikte Gümüşhane´ye göndermiş. Geçen gece Gemerek´ten Gediz´e gelen Gebzeli gezginci gizemcilerden gitarist general Genzel, gençlere, gerçekdışılıkla gerçeklik dışı ilişkiler arasında ne gibi bir geçerlilik gerçekliği olduğunu sordu.
(k, g) Galata kulesi kapısı karşısındaki kuru kahvecinin gıgısı çıkık, dişi kırık, kurbağa kafalı, karakoncolos kalfası Hakkı karışıklığa getirip kahveye kavruk kakule kırığı kattı.
(h) Hahamhanede hahambaşı hahamı homur homur homurdanır görûnce, hemencecik heyecanlandı, hızlandı, hoşnutsuz hırçın halhallarla halkaları, halatları hallaçlara verdi.
(b- p- d-y) Batı tepede tahta depo dibinde beytutet eden pullu dede tekkesinden matrut bitli Vedat, dar derede tatlı duttan dürülü pide yutup pösteki dide dide dört ayda dört türlü derde tutuldu.
(b-p)Bir pirinci birinci buluşta bir inci gibi birbirlerine bağlayıp Perlepe berberi bastıbacak Bedri ile beraber Bursa bağrına parasız giden bu paytak budala, basası topal Badi´den biberli bir papara yedi.
(b-d) Baldıran dalları ballandırmalı mı, ballandırılmamalı mı? Sonra o bala daldırılan baldıran dalları dallandırılmalı mı, ballı dalla dallandırılmamalımı?
(t-d) Titiz, temiz, tendürüst dadım; tadını tattığı tere demetini dide dide dağıttı da hiddetinden hem dut dalında takılı duran dırıltı düdüğünü öttürdü, hem de didine didine dedim dedi, dedim dedi dedi durdu.
(t-ç-s) : Ûstü üç taşlı taç saplı üç tunç tası çaldıran mı çabuk çıldırır, yoksa iç içe yüz ton saç kaplı çanı kaldıran mı çabuk çıldırır? Üç tunç tas has kayısı hoşafı.
(t-k) AI bu takatukaları takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamam derse, takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al gel.
(l-d-n) Elalem bir aladana aldı aladanalandı da biz bir aladana alıp aladanalanamadık.
(k-r) : Kırk kırık küp, kırkının da kulpu kırık kara küp.
(k-r-d) A be kuru dayı, ne kuru sarı darı bu darı a be kuru dayı?
(b-m-ş) : Ibiş´le memiş mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?
(d-l-t-r-k) Şu karşıda bir dal, dalda bir kartal; dal sarkar, kartal kalkar; kartal kalkar, dal sarkar. Dal kalkar, kartal sarkar, kantar tartar. Şu karşıdaki kara kuru kavak, karardın mı ey kara kuru kavak, sarardın mı ey kara kuru kavak!
(s-k) Bu yoğurdu sarmısaklasak da mı saklasak, sarmısaklamasak da mı saklasak.
(m-y-l) Bu yoğurdu mayalamalı da mı saklamalı, mayalamamalı da mı saklamalı?
(b-ş-z) Sizin damda var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek. Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek, bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe : siz de bizcileyin beş boz başlı beş boz ördek misiniz demiş.
(d-p-k) Değirmene girdi köpek, değirmenci çaldı kötek; hem kepek yedi köpek, hem kötek yedi köpek.
VURGU
Konuşma sırasında
kelimelerin tüm heceleri aynı tonda ve aynı vurgu ile okunmaz. Tüm dillerde
kelimelerin farklı hecelerine vurgu yapılır ve bu vurgular konuşmanın
doğallığını oluştururlar. Tek düze ve tek tonda çıkan bir konuşma akışını
düşünün. Bilgisayar makinelerine okutulan konuşma metinlerini dinlemişseniz bu
vurgu monotonluğunu açık bir şekilde gözlemlemişsinizdir. Her dilde kelimelere
yapılan vurgu yerleri değişebilir. Burada Türkçe?de vurguların yerleri
konusunda bize yardımcı olacak bazı kuralları aktarıyoruz:
1. Her kelimenin bir
hecesi üzerinde mutlaka ses baskısı (vurgu) vardır. Örneğin ?heyecan?
kelimesinde vurgu son hecededir.
2. Türkçe?de kural
olarak vurgular son hece üzerindedir. İstisnalar hariç kelimeye ekleme
yapıldıkça vurgu son heceye doğru kayar.
hece– heceler– hecelerde — hecelerdeki
hece– heceler– hecelerde — hecelerdeki
3. Bazen vurgu
sondan önceki hecelerden birine yapılır. Bu tür istisna durumları aşağıda
gösterelim:
–İlk heceye: İl, bölge, semt adları
İl: Ankara, Samsun, Erzurum, İzmir, Konya, Rize, Urfa, Paris, Sofya, Moskova
Bölge: Akdeniz, Marmara, Ege, Karadeniz
Semt: Dikmen, Çankaya, Etlik, Bahçecik, Topkapı
–Ortadaki hecelerden birine: İl, bölge, semt adları
Erzincan, Edirne, Trabzon, Sakarya, Denizli, Anadolu, Keçiören, Duşambe,
–Zarf ve bağlaçlarda ilk heceye:
Niçin, ancak, önce, sonra, ayrıca, yalnız, belki, henüz, ansızın, nasıl, hangi
–Türkçe kelimelerin aldığı bazı ekler vurguyu bir önceki heceye kaydırır. Bu ekler: ? ce, le, me/ma, se/sa, im/sin?
?Sence, benimle, okuma, yazdırma, giderse, bilirsin?
–İlk heceye: İl, bölge, semt adları
İl: Ankara, Samsun, Erzurum, İzmir, Konya, Rize, Urfa, Paris, Sofya, Moskova
Bölge: Akdeniz, Marmara, Ege, Karadeniz
Semt: Dikmen, Çankaya, Etlik, Bahçecik, Topkapı
–Ortadaki hecelerden birine: İl, bölge, semt adları
Erzincan, Edirne, Trabzon, Sakarya, Denizli, Anadolu, Keçiören, Duşambe,
–Zarf ve bağlaçlarda ilk heceye:
Niçin, ancak, önce, sonra, ayrıca, yalnız, belki, henüz, ansızın, nasıl, hangi
–Türkçe kelimelerin aldığı bazı ekler vurguyu bir önceki heceye kaydırır. Bu ekler: ? ce, le, me/ma, se/sa, im/sin?
?Sence, benimle, okuma, yazdırma, giderse, bilirsin?
4. Dilimizde bulunan
Arapça- Farsça kökenli bazı kelimelerde uzun heceler vardır. Uzun seslerde
istisna bir durum, vurgu uzatılan hece üzerinde görünür. Bu kelimeleri öğrenmek
gerekiyor. Bu uzatmalar kelimelerin başında, ortasında veya sonunda olabilir.
Bu kelimeler için genel bir kural yoktur. her birinin kendine özel bir vurgusu
bulunur. Bu kelimelerin uzatılan hecelerinin yerine göre vurgu başta, ortada
veya sonda bulunur.
Vurgu başta: kâtil, câhil, sâmi
Vurgu ortada: teâmül, mukâbil, hazîne, mücâdele,
Vurgu sonda: Ziyâ, kat?î, denî, zekî, hafî,
Vurgu başta: kâtil, câhil, sâmi
Vurgu ortada: teâmül, mukâbil, hazîne, mücâdele,
Vurgu sonda: Ziyâ, kat?î, denî, zekî, hafî,
5. Türkçe?de ?ğ? her
zaman, ?y? ise bazı durumlarda vurguya benzer bir değişim oluşturur. ?Ğ? ünsüzü
bulunduğu hecede kendinden önce gelen ünlünün uzatılmasına yol açar. Aynı
uzatma durumu ?y? için de geçerlidir. Söz konusu uzatma seslendirmede vurgu
gibi yansımaktadır.(yan yana iki ünlü uzatmayı belirtmek için kullanılmıştır.)
?Ğ? ünsüzü ile: yağmur= yaamur, öğretmen=ööretmen, öğle=ööle, ağabey=aabey, koğmak=koomak
?Y? ünsüzü ile: böyle=bööle, söylemek=Söölemek, öyle=ööle
?Ğ? ünsüzü ile: yağmur= yaamur, öğretmen=ööretmen, öğle=ööle, ağabey=aabey, koğmak=koomak
?Y? ünsüzü ile: böyle=bööle, söylemek=Söölemek, öyle=ööle
6. Sert ve gürültülü
çıkan bazı ünsüzler vurguyu bulundukları heceye taşırlar. Bunun için söz konusu
ünsüzün hecenin son harfi olması gerekir. Bu ünsüzler ?ç, k, p, r, ş, z?
kaçtım, yokmuş, saptı, ordu, şaştı, ezdi
kaçtım, yokmuş, saptı, ordu, şaştı, ezdi
7. Abartı amacıyla
kullanılan bazı heceler vurguyu kendi üzerlerine alırlar.
sımsıkı, koskoca, büsbüyük, büsbütün, bambaşka, binbir
ALIŞTIRMA: VURGU
1. Aşağıdaki şiirde kelimeler üzerindeki vurgulu heceler altı çizili -veya koyu olarak- olarak gösterilmiştir. Bu vurguların özellikleri üzerinde çalışın ve ardından doğru vurguları yaparak metni okuyun.
HAYALİYLE CENNET OLDU BU BATAK
sımsıkı, koskoca, büsbüyük, büsbütün, bambaşka, binbir
ALIŞTIRMA: VURGU
1. Aşağıdaki şiirde kelimeler üzerindeki vurgulu heceler altı çizili -veya koyu olarak- olarak gösterilmiştir. Bu vurguların özellikleri üzerinde çalışın ve ardından doğru vurguları yaparak metni okuyun.
HAYALİYLE CENNET OLDU BU BATAK
1)
Bir ızdırap verdin bana
İç dedin
Gözlerimden yudum yudum içmişim
Daracık dünyaya saçılmış kalbim
Saçlarımdan püfür püfür dumanlar
Tutam tutam, avuç avuç saçlarım
Bir ızdırap verdin bana
İç dedin
Gözlerimden yudum yudum içmişim
Daracık dünyaya saçılmış kalbim
Saçlarımdan püfür püfür dumanlar
Tutam tutam, avuç avuç saçlarım
2)
Bir dağ yaptın yollarımda
Geç dedin
Tepe taklak, baş üstünde geçmişim
Zulüm kustu zalim mahluklar bana
Yüreğim kan, ciğerim alev alev
Parça parça, bölük pörçük yüreğim
Bir dağ yaptın yollarımda
Geç dedin
Tepe taklak, baş üstünde geçmişim
Zulüm kustu zalim mahluklar bana
Yüreğim kan, ciğerim alev alev
Parça parça, bölük pörçük yüreğim
3)
Duyguları tek tek dizdin yoluma
Seç dedin
İçlerinde sevgi vardı, kin vardı
Kan doldu gözlerim, kin doldu
Sevsem ateş, sevmesem bin bir ateş
Ezdi beni, yıktı beni aşklarım
Duyguları tek tek dizdin yoluma
Seç dedin
İçlerinde sevgi vardı, kin vardı
Kan doldu gözlerim, kin doldu
Sevsem ateş, sevmesem bin bir ateş
Ezdi beni, yıktı beni aşklarım
4)
Ümitleri kapattın sımsıkıya
Suç dedin
Dağlar ördün aramıza, diken diktin
Delinmez dağ parçaları, aşılmaz bu yol
Ayaklarım delik deşik, kucağımda dağlarım
Yapayalnız, hüngür hüngür ağlarım
Ümitleri kapattın sımsıkıya
Suç dedin
Dağlar ördün aramıza, diken diktin
Delinmez dağ parçaları, aşılmaz bu yol
Ayaklarım delik deşik, kucağımda dağlarım
Yapayalnız, hüngür hüngür ağlarım
5)
Lanet ettim bu karanlık döngüye
Çık dedim
İç döngüler batak gibi, çıkılmaz
Al ellerim…Al kan olmuş yüreğim
Bana beni bilen tek Rabbim yeter
Hayaliyle cennet oldu bu batak
Rahmetinde sımsıcacık ellerim
DURAK
Söz söylemenin doğallığı çerçevesinde soluk alma ve duraklama yapılır. Soluksuz ve duraklamasız bir konuşma monoton olduğu kadar anlaşılabilme eksikliği de doğurur. Metinlerin her bölümü, her ibare kendi içinde bir anlam bütünlüğü taşır. bu anlam bütünlüklerinin açıkça birbirinden ayrılmaları ve birbirleriyle ilişkilendirilmeleri gerekir.
Okuduğumuz metinlerde durak yerleri çeşitli noktalama işaretleriyle gösterilir. Anlam blokları ?.?, ?,?, ?;?, ?:?, ?-?, ?( )?, gibi işaretlerle gösterilirler. Bazı metinlerde noktalama işaretleri soluk alma ve duraklama için yeterli olabilir. ancak genellikle konuşma dili ile yazı dili arasında belirgin farklar vardır. Yazı dilindeki durakların konuşma dilinde aynen kullanılması anlaşılabilirliği zedeleyebileceği gibi pratik olarak da bu mümkün olamayabilir. Şu halde konuşma sırasında metin akışına göre duraklar oluşturmak zorundayız. Bu duraklar
a) Çok kısa olabilir. Yapılan sadece duraklamadır. Soluk almıyorsunuz, çok kısa duraklıyorsunuz. ?Sorun var, ama çözüm de var.? cümlesinde virgül işaretinden sonra duraklama yapılması gerekir. Ama bu duraklama o kadar kısadır ki nefes almaya imkan tanımaz.
b) Biraz uzunca olabilir. Bu duraklamalarda soluma yapılmaktadır. Örneğin: ?Biz kendimizi başarılı olmaya, engellerimizi aşmaya adadık. Tüm gücümüzle büyük geleceğimiz için çalışmaya devam edeceğiz.? Burada iki cümle arasındaki durak biraz uzunca olan ve soluk alınan duraktır.
c) Soluma mümkün olduğu kadar gürültüsüz olmalıdır. Eğer nefesinizi tüketirseniz ani ve gürültülü solumak zorunda kalırsınız. Özellikle mikrofon karşısında konuştuğunuzda solumanızın tüm gürültüsü dinleyiciler tarafından algılanır. Soluma gürültüsü dinleyicilerinizi rahatsız eder, konuşmanızı sevimsizleştirir. Solumanın gürültüsüz olmasını sağlamak için gerekli her imkanı kullanarak mümkün olduğu kadar sık ve küçük hacimli solumalar yapmamız gerekir.
İki önemli terimi iyi anlamalıyız:
Durak: Sadece durduğumuz, soluma yapmadığımız kısa aralardır.
Durak ve Soluk: Hem durduğumuz hem de soluduğumuz biraz daha uzunca olan bir aradır.
Lanet ettim bu karanlık döngüye
Çık dedim
İç döngüler batak gibi, çıkılmaz
Al ellerim…Al kan olmuş yüreğim
Bana beni bilen tek Rabbim yeter
Hayaliyle cennet oldu bu batak
Rahmetinde sımsıcacık ellerim
DURAK
Söz söylemenin doğallığı çerçevesinde soluk alma ve duraklama yapılır. Soluksuz ve duraklamasız bir konuşma monoton olduğu kadar anlaşılabilme eksikliği de doğurur. Metinlerin her bölümü, her ibare kendi içinde bir anlam bütünlüğü taşır. bu anlam bütünlüklerinin açıkça birbirinden ayrılmaları ve birbirleriyle ilişkilendirilmeleri gerekir.
Okuduğumuz metinlerde durak yerleri çeşitli noktalama işaretleriyle gösterilir. Anlam blokları ?.?, ?,?, ?;?, ?:?, ?-?, ?( )?, gibi işaretlerle gösterilirler. Bazı metinlerde noktalama işaretleri soluk alma ve duraklama için yeterli olabilir. ancak genellikle konuşma dili ile yazı dili arasında belirgin farklar vardır. Yazı dilindeki durakların konuşma dilinde aynen kullanılması anlaşılabilirliği zedeleyebileceği gibi pratik olarak da bu mümkün olamayabilir. Şu halde konuşma sırasında metin akışına göre duraklar oluşturmak zorundayız. Bu duraklar
a) Çok kısa olabilir. Yapılan sadece duraklamadır. Soluk almıyorsunuz, çok kısa duraklıyorsunuz. ?Sorun var, ama çözüm de var.? cümlesinde virgül işaretinden sonra duraklama yapılması gerekir. Ama bu duraklama o kadar kısadır ki nefes almaya imkan tanımaz.
b) Biraz uzunca olabilir. Bu duraklamalarda soluma yapılmaktadır. Örneğin: ?Biz kendimizi başarılı olmaya, engellerimizi aşmaya adadık. Tüm gücümüzle büyük geleceğimiz için çalışmaya devam edeceğiz.? Burada iki cümle arasındaki durak biraz uzunca olan ve soluk alınan duraktır.
c) Soluma mümkün olduğu kadar gürültüsüz olmalıdır. Eğer nefesinizi tüketirseniz ani ve gürültülü solumak zorunda kalırsınız. Özellikle mikrofon karşısında konuştuğunuzda solumanızın tüm gürültüsü dinleyiciler tarafından algılanır. Soluma gürültüsü dinleyicilerinizi rahatsız eder, konuşmanızı sevimsizleştirir. Solumanın gürültüsüz olmasını sağlamak için gerekli her imkanı kullanarak mümkün olduğu kadar sık ve küçük hacimli solumalar yapmamız gerekir.
İki önemli terimi iyi anlamalıyız:
Durak: Sadece durduğumuz, soluma yapmadığımız kısa aralardır.
Durak ve Soluk: Hem durduğumuz hem de soluduğumuz biraz daha uzunca olan bir aradır.
Aşağıda konuşma
esnasında yapacağımız soluk noktalamalarına ilişkin kuralları veriyoruz:
1.
Durak ve soluğun mutlaka gerekli olduğu durumlar:
a)Her paragraf arasında, bölüm başlarında sonlarında, bölümler arasında.
b)Tırnak içinde yazılan başkasına ait olan sözlerden önce ve sonra
Örnek: ?Bana geldi, —- ?kendimi çalışmaya adadım.?—- dedi.
c)Herhangi bir sorudan sonra veya cevaptan sonra
Örnek: Niçin daha çok çalışmayalım?—- İstersek bunu başarabileceğimizi biliyoruz.
Örnek: Çocuk zeki miydi dersiniz?—- Evet çocuk zekiydi.—-Bunu biliyoruz.
a)Her paragraf arasında, bölüm başlarında sonlarında, bölümler arasında.
b)Tırnak içinde yazılan başkasına ait olan sözlerden önce ve sonra
Örnek: ?Bana geldi, —- ?kendimi çalışmaya adadım.?—- dedi.
c)Herhangi bir sorudan sonra veya cevaptan sonra
Örnek: Niçin daha çok çalışmayalım?—- İstersek bunu başarabileceğimizi biliyoruz.
Örnek: Çocuk zeki miydi dersiniz?—- Evet çocuk zekiydi.—-Bunu biliyoruz.
2.
Durak ve soluğun şart olmadığı ancak mümkün olduğu durumlar:
a) Çok kısa olmayan cümlelerin noktalarında:
İnsanlar heyecanla koşuşturuyorlardı.– Bir yardımcı arıyorlardı.
b) : ve ; işaretlerinden sonra
Örnek: İki tür tembellik vardır:– Bedensel tembellik ve zihinsel tembellik.
Örnek: Orada hayvanları görüyordum;– kuşlar uçuyordu, tavşanlar zıplıyordu, çekirgeler ötüyordu.
c)İki kısa cümle ?ve? ile bağlanırsa, ?ve? den önce.
Örnek: Bütün gücüyle direnerek ayağa kalkmaya çalıştı –ve sonunda ayağa kalkıp yürümeyi başardı.
d)Cümle başında geçen bütün yön kelimelerinden sonra
?esasen, evvela, bana göre, o halde, çünkü, dolaysıyla, birinci olarak…?
Aslında, –ben de böyle güzel tablolar çizebilirdim.
O halde,– neden üzerinize düşeni yapmıyorsunuz?
a) Çok kısa olmayan cümlelerin noktalarında:
İnsanlar heyecanla koşuşturuyorlardı.– Bir yardımcı arıyorlardı.
b) : ve ; işaretlerinden sonra
Örnek: İki tür tembellik vardır:– Bedensel tembellik ve zihinsel tembellik.
Örnek: Orada hayvanları görüyordum;– kuşlar uçuyordu, tavşanlar zıplıyordu, çekirgeler ötüyordu.
c)İki kısa cümle ?ve? ile bağlanırsa, ?ve? den önce.
Örnek: Bütün gücüyle direnerek ayağa kalkmaya çalıştı –ve sonunda ayağa kalkıp yürümeyi başardı.
d)Cümle başında geçen bütün yön kelimelerinden sonra
?esasen, evvela, bana göre, o halde, çünkü, dolaysıyla, birinci olarak…?
Aslında, –ben de böyle güzel tablolar çizebilirdim.
O halde,– neden üzerinize düşeni yapmıyorsunuz?
3. Aşağıdaki durumlarda sadece durak noktalaması yapılmalıdır. Soluk
alınmaz.
a) Cümle uzunsa özneden sonra
Örnek:Okulumuz–güneşli günlerde üzerinde yürümekten zevk duyacağınız geniş bir yolun öteki ucunda bulunuyor.
b)Tekrarlanan şeylerin ilkinden önce
Örnek:Yıldızların– Ay´ın, Güneş´in hep aynı mesajı verdiğini görüyorum.
c)Zıtlıkları ayırmak için
Örnek:Okuduğu roman değil– hikaye kitabı.
d)Parantez veya iki virgül arasından önce ve sonra
Örnek: Bana gelip, –güya üzüldüğünü hissettirerek,– özür diledi.
Elleriyle tanımaya çalışırken– (gözleri görmüyor)– bunun bir vazo olduğunu anladı.
a) Cümle uzunsa özneden sonra
Örnek:Okulumuz–güneşli günlerde üzerinde yürümekten zevk duyacağınız geniş bir yolun öteki ucunda bulunuyor.
b)Tekrarlanan şeylerin ilkinden önce
Örnek:Yıldızların– Ay´ın, Güneş´in hep aynı mesajı verdiğini görüyorum.
c)Zıtlıkları ayırmak için
Örnek:Okuduğu roman değil– hikaye kitabı.
d)Parantez veya iki virgül arasından önce ve sonra
Örnek: Bana gelip, –güya üzüldüğünü hissettirerek,– özür diledi.
Elleriyle tanımaya çalışırken– (gözleri görmüyor)– bunun bir vazo olduğunu anladı.
4. Aşağıdaki
durumlarda sadece durak noktalaması yapılması mümkündür.
a)aynı anlamı taşıyan art arda kelimeleri birbirinden ayırmak için
b)Bir kelimeyi diğerinden ayırmakta yarar varsa
a)aynı anlamı taşıyan art arda kelimeleri birbirinden ayırmak için
b)Bir kelimeyi diğerinden ayırmakta yarar varsa
ALIŞTIRMA:
DURAK
1.
Aşağıdaki metinde durak noktaları Û işaretiyle, durak ve soluma noktaları da Û Û Û
işaretiyle gösterilmiştir. Bu işaretleri dikkate almak suretiyle metni okuyun.
DÜNYA-İNSAN
KOVALAMACASI
Dünya, Û bazen insanları hayattan bıktırır, Û derin ıstıraplara boğar. Û Û Û Yaşamaya küsmüş bir yığın insan vardır çevremizde. Û Û Û
Yüzleri soluktur onların. Û Gülemezler. Û Û Û Kötü görünmemek için Û çevrelerine yansıttıkları ?gülümseyişlerinin? altındaÛ (nefesiniz yetmezseÛ Û Û ) gözlerinden acı ıstıraplar dökülür. Û Û Û Ve dertleri kendi içlerindedir. Û Û Û Dış yüzlerinin durağanlığının aksineÛ iç dünyaları kar ve çamur yığıntıları arasında eziktir; Û Û bitmek bilmez fırtınalarla savrulurlar, Û anaforlarla döner dururlar. Û Û Û
Dünyaya uzattıkları elleri koparılmıştır. Û Û Û Ruhlarının dağlar altında ezilmişliğini görmeye dayanamazsınız . Û Û Û
Suphanallah… Û İnsanÛ kendi elleriyle yüklendiği bu kadar ağırlıkları çekebilecek kadarÛ dayanıklı mı yaratılmış?.. Û Û Û
Geçenlerde İnebolu?nun fedakar insanlarından muhterem Rasim Sürav?ın huzur verici öğütlerini dinledim. Û Û Û Büyük bir insandan Û güzel bir söz nakletti: Û Û Û ?Dünyanın peşinden gitmedim. Û Dünya benim peşimden geldi.? Û Û Û
Dünya, Û peşinden koşmayanların peşinden koşarmış; Û (nefesiniz yetmezseÛ Û Û ) peşinden koşanları da süründürürmüş ardından. Û Û Û Şu dünyaya ve hayata küsen insanlarÛ farkında olmadan ?dünya? ve ?dünyalıklar? peşinde koşan insanlar olmasın… Û Û Û
Dünyayı elde edemeyenlerÛ ellerinden gelseÛ dünyayı bir kaşık suda boğmak isterler. Û Û Û Halbuki Û ancak başkalarına değil Û Yaratıcına kul olana esir olur dünya. Û Dünyaya kul olanı daÛ esir gibi kullanır, Û ezer. Û
Ne güzel söylemiş peygamber(asm): Û Û Û ?Sen dünyada sanki garip imişsinÛ veya yolcu imişsin gibi bir halde bulun.? Û Û Û Şu dünyanın çirkin yüzüÛ kalplerden sökülüp atılabilseydi. Û Û Û Mecnun, Û kapalı gözlerle Û Leyla?nın peşinden koşmayı bırakabilseydi. Û Û Û GerçekteÛ sevilmeye layık olanlarÛ kalplerinin bir yarısını önce Û yaratıcılarına feda edenlerdir. Û Û Û Sevilmeye layık olabilenin sevgisini kazanmak içinÛ çırpınır dünya. Û Û Û Dünyayı terk eden böyle bir sevgilinin ardından da Û gözyaşı döker, Û suskunlaşır, Û garipleşir.
Garip olduğunu bilen yolcunun kalbi Û ebedi mekanına doğru ilerler. Û Û Û O zaman Û Jordan?ın dediği gibiÛ Û Û ?Nereye gittiğini bilen kişiye yol vermek içinÛ dünya bir yana çekilir.? Û Û Û
Ya yaşamaya küsmüş, Û gülemeyenÛ soluk yüzlü insanlar… Û Û Û İnleyişleri acı verici. Û Û Û GönülleriyleÛ garip bir yolcu olmayı kabullenmeyişlerine karşılıkÛ zorla, Û işkenceyle garipleştiriliyorlar. Û Û Û
Bu zamandaÛ dünyanın peşinden gitmemek zor. Û Û Û ?İnsan ruhundan dünyaya açılan menfezler? Û çok büyük. Û Û Û Akıntısına kapınılan sel, Û topyekün ?dünyeviliğe? taşıyor insanları. Û Û Û
Çare yine insanlarda gizli. Û Û Û ?Dünyanın peşinde gitmedim. Û Û Û Dünya benim peşimden geldi.? Û Sözünde gizli. Û Û Û Dünyanın peşinden gitmekÛ kalbin önce dünyayaÛ ve içindekilere çevrilmesidir. Û Û Û Dünyanın peşinden gitmemekÛ ya da dünyadan kaçmak sözüyleÛ (nefesiniz yetmezseÛ Û Û ) ?dağdaki bir mağaraya sığınıp yaşamayı? Û kastetmiyoruz. Û Û Û Mağara da dünyadandır. Û Û Û
Dünyanın çirkinliklerinden kaçan, Û tüm ruhuyla Yaratıcısına açılanÛ ve O?na sığınan kimsedir. Û Û Û Allah?ı sevenÛ elbette dünya ve içindekileri de sever. Û Û Û Çünkü Û Allah?ın sevgisine kavuşan Û dünyanın da sevgilisi olur. Û Û Û
Böylesi zor mu geliyor? Û Û Û Gülemeyen, Û hayata küsmüş, Û soluk yüzlü bir insan olmak, Û (nefesiniz yetmezse Û Û Û ) ruhları dağlar altında ezmek, Û kalpleri ihanetlere açmakÛ daha mı kolay? Û Û Û Biz nedenseÛ yas tutmasını seven bir milletiz. Û Û Û Çoğu zamanÛ ikincisini seçiyoruz. Û Û Û Muhammed Bozdağ (eski bir denemeden alıntı)
Dünya, Û bazen insanları hayattan bıktırır, Û derin ıstıraplara boğar. Û Û Û Yaşamaya küsmüş bir yığın insan vardır çevremizde. Û Û Û
Yüzleri soluktur onların. Û Gülemezler. Û Û Û Kötü görünmemek için Û çevrelerine yansıttıkları ?gülümseyişlerinin? altındaÛ (nefesiniz yetmezseÛ Û Û ) gözlerinden acı ıstıraplar dökülür. Û Û Û Ve dertleri kendi içlerindedir. Û Û Û Dış yüzlerinin durağanlığının aksineÛ iç dünyaları kar ve çamur yığıntıları arasında eziktir; Û Û bitmek bilmez fırtınalarla savrulurlar, Û anaforlarla döner dururlar. Û Û Û
Dünyaya uzattıkları elleri koparılmıştır. Û Û Û Ruhlarının dağlar altında ezilmişliğini görmeye dayanamazsınız . Û Û Û
Suphanallah… Û İnsanÛ kendi elleriyle yüklendiği bu kadar ağırlıkları çekebilecek kadarÛ dayanıklı mı yaratılmış?.. Û Û Û
Geçenlerde İnebolu?nun fedakar insanlarından muhterem Rasim Sürav?ın huzur verici öğütlerini dinledim. Û Û Û Büyük bir insandan Û güzel bir söz nakletti: Û Û Û ?Dünyanın peşinden gitmedim. Û Dünya benim peşimden geldi.? Û Û Û
Dünya, Û peşinden koşmayanların peşinden koşarmış; Û (nefesiniz yetmezseÛ Û Û ) peşinden koşanları da süründürürmüş ardından. Û Û Û Şu dünyaya ve hayata küsen insanlarÛ farkında olmadan ?dünya? ve ?dünyalıklar? peşinde koşan insanlar olmasın… Û Û Û
Dünyayı elde edemeyenlerÛ ellerinden gelseÛ dünyayı bir kaşık suda boğmak isterler. Û Û Û Halbuki Û ancak başkalarına değil Û Yaratıcına kul olana esir olur dünya. Û Dünyaya kul olanı daÛ esir gibi kullanır, Û ezer. Û
Ne güzel söylemiş peygamber(asm): Û Û Û ?Sen dünyada sanki garip imişsinÛ veya yolcu imişsin gibi bir halde bulun.? Û Û Û Şu dünyanın çirkin yüzüÛ kalplerden sökülüp atılabilseydi. Û Û Û Mecnun, Û kapalı gözlerle Û Leyla?nın peşinden koşmayı bırakabilseydi. Û Û Û GerçekteÛ sevilmeye layık olanlarÛ kalplerinin bir yarısını önce Û yaratıcılarına feda edenlerdir. Û Û Û Sevilmeye layık olabilenin sevgisini kazanmak içinÛ çırpınır dünya. Û Û Û Dünyayı terk eden böyle bir sevgilinin ardından da Û gözyaşı döker, Û suskunlaşır, Û garipleşir.
Garip olduğunu bilen yolcunun kalbi Û ebedi mekanına doğru ilerler. Û Û Û O zaman Û Jordan?ın dediği gibiÛ Û Û ?Nereye gittiğini bilen kişiye yol vermek içinÛ dünya bir yana çekilir.? Û Û Û
Ya yaşamaya küsmüş, Û gülemeyenÛ soluk yüzlü insanlar… Û Û Û İnleyişleri acı verici. Û Û Û GönülleriyleÛ garip bir yolcu olmayı kabullenmeyişlerine karşılıkÛ zorla, Û işkenceyle garipleştiriliyorlar. Û Û Û
Bu zamandaÛ dünyanın peşinden gitmemek zor. Û Û Û ?İnsan ruhundan dünyaya açılan menfezler? Û çok büyük. Û Û Û Akıntısına kapınılan sel, Û topyekün ?dünyeviliğe? taşıyor insanları. Û Û Û
Çare yine insanlarda gizli. Û Û Û ?Dünyanın peşinde gitmedim. Û Û Û Dünya benim peşimden geldi.? Û Sözünde gizli. Û Û Û Dünyanın peşinden gitmekÛ kalbin önce dünyayaÛ ve içindekilere çevrilmesidir. Û Û Û Dünyanın peşinden gitmemekÛ ya da dünyadan kaçmak sözüyleÛ (nefesiniz yetmezseÛ Û Û ) ?dağdaki bir mağaraya sığınıp yaşamayı? Û kastetmiyoruz. Û Û Û Mağara da dünyadandır. Û Û Û
Dünyanın çirkinliklerinden kaçan, Û tüm ruhuyla Yaratıcısına açılanÛ ve O?na sığınan kimsedir. Û Û Û Allah?ı sevenÛ elbette dünya ve içindekileri de sever. Û Û Û Çünkü Û Allah?ın sevgisine kavuşan Û dünyanın da sevgilisi olur. Û Û Û
Böylesi zor mu geliyor? Û Û Û Gülemeyen, Û hayata küsmüş, Û soluk yüzlü bir insan olmak, Û (nefesiniz yetmezse Û Û Û ) ruhları dağlar altında ezmek, Û kalpleri ihanetlere açmakÛ daha mı kolay? Û Û Û Biz nedenseÛ yas tutmasını seven bir milletiz. Û Û Û Çoğu zamanÛ ikincisini seçiyoruz. Û Û Û Muhammed Bozdağ (eski bir denemeden alıntı)
2. Benzeri okumaları
bulabildiğiniz herhangi bir metinde sık sık uygulayınız. Önce durak ve soluk
noktalarını tespit çalışması yapınız. Bu noktaları fark ettikçe uygulama
yaparak yeteneğinizi geliştiriniz.
ULAMA
Diksiyonun özelliklerinden biri de ?ulama?dır. Genel olarak tanımlarsak bir kelimenin sonundaki sessiz harfin ardından gelen kelimenin sesli harfle birleştirilerek seslendirilmesine ulama diyoruz. Ulama söz akışına pürüzsüzlük ve tatlılık verir. Uygun ulama ile yapılan konuşmalarda veya seslendirmelerde ses bir nehrin akışı gibi sakin ve düzenli olarak ilerler. Türkçe?de yer alan ulama özelliklerini aşağıda anlatalım:
Diksiyonun özelliklerinden biri de ?ulama?dır. Genel olarak tanımlarsak bir kelimenin sonundaki sessiz harfin ardından gelen kelimenin sesli harfle birleştirilerek seslendirilmesine ulama diyoruz. Ulama söz akışına pürüzsüzlük ve tatlılık verir. Uygun ulama ile yapılan konuşmalarda veya seslendirmelerde ses bir nehrin akışı gibi sakin ve düzenli olarak ilerler. Türkçe?de yer alan ulama özelliklerini aşağıda anlatalım:
1. Sessiz harfle
biten bir kelimenin son harfi sesli harfle başlayan yanındaki kelimenin ilk
harfiyle birleşir.
Yazıda Konuşmada
Ak–şam– ol–du. Ak–şa–mol–du.
E–lim–den– al–dı. E–lim-de–nal–dı.
2. Orijinal yapılarında ?b,c,d,g? harfleriyle biten kelimeler vardır. Bunlar yalın kaldıklarında ?p, ç, t, k?ya dönüşürler. Yazı dilinde sonlarına ek aldıklarında yumuşak konumlarına dönerler. Örneğin Arapça orijiniyle ?kitab? Türkçe?de ?kitap? şeklinde yazılır. Ancak yayına ek aldığında ?kitabım? örneğinde olduğu gibi ?p?, ?b?ye dönüşür. Konuşma dilinde ise ulama bu kurala paralel olarak aynı kelimeyi bir sonraki kelime ile ilişkilendirir. Yazı dilinde sert olan harf ulama ile yumuşar.
(Orijinali) Yazı Dilinde İfadesi Konuşma Dilinde İfadesi
(Mahmud) Mah–mut ev–len–di. Mah-mu–dev–len–di.
(Mes?ud) Mes–ut ol–du. Me–su-dol-du.
(Kitab) Ki–tap al–dı. Ki–ta–bal–dı.
Yazıda Konuşmada
Ak–şam– ol–du. Ak–şa–mol–du.
E–lim–den– al–dı. E–lim-de–nal–dı.
2. Orijinal yapılarında ?b,c,d,g? harfleriyle biten kelimeler vardır. Bunlar yalın kaldıklarında ?p, ç, t, k?ya dönüşürler. Yazı dilinde sonlarına ek aldıklarında yumuşak konumlarına dönerler. Örneğin Arapça orijiniyle ?kitab? Türkçe?de ?kitap? şeklinde yazılır. Ancak yayına ek aldığında ?kitabım? örneğinde olduğu gibi ?p?, ?b?ye dönüşür. Konuşma dilinde ise ulama bu kurala paralel olarak aynı kelimeyi bir sonraki kelime ile ilişkilendirir. Yazı dilinde sert olan harf ulama ile yumuşar.
(Orijinali) Yazı Dilinde İfadesi Konuşma Dilinde İfadesi
(Mahmud) Mah–mut ev–len–di. Mah-mu–dev–len–di.
(Mes?ud) Mes–ut ol–du. Me–su-dol-du.
(Kitab) Ki–tap al–dı. Ki–ta–bal–dı.
3. Türkçe?de kelime
sonundaki ?k? ünsüzünü, ?h? ünsüzü ile başlayan bir kelimenin izlemesi
durumunda ?h? ünsüzü düşer. İki kelime birbirine bağlanır.
Yazı Dilinde Konuşma dilinde
Ye–mek ha–ne Ye–me–ka–ne
E–rik ho–şa–fı E–ri–ko–şa–fı
Yazı Dilinde Konuşma dilinde
Ye–mek ha–ne Ye–me–ka–ne
E–rik ho–şa–fı E–ri–ko–şa–fı
4. Eğer kelimeler
arasında durak olursa, kurala uygun olsa da ulama yapılmaz.
Yazı Dilinde Konuşma dilinde
İstiyorum, onu göreceğim İstiyorum, onu göreceğim
Koşuştururken, okulu unuttu Koşuştururken, okulu unuttu.
Yazı Dilinde Konuşma dilinde
İstiyorum, onu göreceğim İstiyorum, onu göreceğim
Koşuştururken, okulu unuttu Koşuştururken, okulu unuttu.
5. Bazı durumlarda
İki ayrı kelimenin tek heceli olan ilkinde bir ünlü düşer ve iki kelime
birleşir.
Yazı Dilinde Konuşma dilinde
Ne i–çin Ni-çin
Ne a–sıl Na-sıl
Ne ol–du Nol-du
Ne i–çin Ni-çin
Ne a–sıl Na-sıl
Ne ol–du Nol-du
ALIŞTIRMA:
ULAMA
1. Aşağıdaki şiirde ulama noktaları
altları çizilmek suretiyle gösterilmiştir. Önce bu işaretlerin hangi ulama
kuralından kaynaklandığı üzerinde çalışınız. Ardından bu işaretlere dikkat
ederek metni gerekli ulamaları yaparak okuyunuz.
DARACIK
MENZİLİMDE BİR AĞACIM VARDI
1)
Daracık bir menzil burası,
Bir avuç kadar dar
Ağaç ol, konuşurum, duy beni yeter
Ayrı dünyamızda olsun, duyarım seni
Yürek olsun sende, sevgi olsun
Olsun, yeşillik yeşersin yerinde
Sen şen ol ağacım, tüm dünya kadar
Daracık bir menzil burası,
Bir avuç kadar dar
Ağaç ol, konuşurum, duy beni yeter
Ayrı dünyamızda olsun, duyarım seni
Yürek olsun sende, sevgi olsun
Olsun, yeşillik yeşersin yerinde
Sen şen ol ağacım, tüm dünya kadar
2)
El pençeyim, mahzunum bugün
Bekleşen ruhlarımızda dolaşan asırların Rüzgarında
Dans ederken engin eğlencelerinde sen
Mahsunum, dostsuzum, yalnızım
Evladım bile unuttu beni, dağlarım unuttu
Kokularını paylaştığım çiçekler şimdi
Ve varlığımı paylaştığım fani ?sevdiğim?
Şimdi senin göğsünde şenliği hayatın
Bağrındaki kuşlardan biri de ben değilim
El pençeyim, mahzunum bugün
Bekleşen ruhlarımızda dolaşan asırların Rüzgarında
Dans ederken engin eğlencelerinde sen
Mahsunum, dostsuzum, yalnızım
Evladım bile unuttu beni, dağlarım unuttu
Kokularını paylaştığım çiçekler şimdi
Ve varlığımı paylaştığım fani ?sevdiğim?
Şimdi senin göğsünde şenliği hayatın
Bağrındaki kuşlardan biri de ben değilim
3)
Benim selvimi özlüyorum şimdi
Başımı okşayan bir şefkat eli vardı
Dünyayı görürken gözlerim
Göğsünün sıcaklığında kaybettiğim
Şimdi başım senin kollarında selvim
Senin dallarında ellerim
Benim selvimi özlüyorum şimdi
Başımı okşayan bir şefkat eli vardı
Dünyayı görürken gözlerim
Göğsünün sıcaklığında kaybettiğim
Şimdi başım senin kollarında selvim
Senin dallarında ellerim
4)
Saçlar yemyeşil de olurmuş
Çiçeğe dönermiş dudaklar
Emanet bedenimi özlüyorum şimdi
Bahçendeki çiçeklerde kendimi arıyorum
Yaprak yaprak inleyişlerini duyuyorum
Bir zikir günü ki bugün gecemi kaplar
Fani ağacım başucumda, sevdiğim ağacım
Bugünkü günüm bir gün senin de gecene dolar
Sendeki emaneti de teslim alır toprağın
Saçlar yemyeşil de olurmuş
Çiçeğe dönermiş dudaklar
Emanet bedenimi özlüyorum şimdi
Bahçendeki çiçeklerde kendimi arıyorum
Yaprak yaprak inleyişlerini duyuyorum
Bir zikir günü ki bugün gecemi kaplar
Fani ağacım başucumda, sevdiğim ağacım
Bugünkü günüm bir gün senin de gecene dolar
Sendeki emaneti de teslim alır toprağın
5)
Bir gün seninle de kavuşacağız
Kana yaprak kemiğe odun
Bedenimiz eriyip gitmiş olacak
İkimizin ağacı doğacak yeniden
Çürümezse benim bir mezar başlığım
Senden bir kaç odun parçası
Ve benden bir kaç kemik kalacak
Ve eğer senin de bir ruhun olursa
Bahçemiz ikimizin olacak 6)
Şimdi Baki?yi özlüyoruz birlikte
Fenadan bekaya seyahatin hayalleri
Bu bir avuç, bu daracık menzilde
Tek tesellimiz bizim şimdi
Muhammed Bozdağ
2. Aşağıdaki metinde ulama noktalarını tespit ederek çiziniz. Ardından ulamalara dikkat ederek okuyunuz:
Bir gün seninle de kavuşacağız
Kana yaprak kemiğe odun
Bedenimiz eriyip gitmiş olacak
İkimizin ağacı doğacak yeniden
Çürümezse benim bir mezar başlığım
Senden bir kaç odun parçası
Ve benden bir kaç kemik kalacak
Ve eğer senin de bir ruhun olursa
Bahçemiz ikimizin olacak 6)
Şimdi Baki?yi özlüyoruz birlikte
Fenadan bekaya seyahatin hayalleri
Bu bir avuç, bu daracık menzilde
Tek tesellimiz bizim şimdi
Muhammed Bozdağ
2. Aşağıdaki metinde ulama noktalarını tespit ederek çiziniz. Ardından ulamalara dikkat ederek okuyunuz:
KALIPLAR
İnsanlar kendilerine kişilikleri için çizdikleri zihinsel kalıpların dışına çıkamazlar. Bizler çözümü defalarca duyduğumuz halde kendimizi oturttuğumuz dar çerçeveden çıkış için gayret göstermeyen garip insanlarız.
Hayatın bazı insanlara ?tesadüfen başarma, yükselme, zengin olma vs.? Şansı tanıdığını zannedenimiz çoktur. Bir çoğumuz müzisyenlerin, yazarların, şairlerin, para babalarının bu işi anne karnında kendilerine verilen kabiliyetlerle gerçekleştirdiklerini sanırız. Bu inanca göre bazılarının ne maharetli anneleri varmış. Bu yanlış zanları kabul etmeyen bir çok insan bile farkında olmadan aynı kalıplarla kendisini kilitlemiştir.
En meşhur zenginlerin bir zamanlar simit sattıklarını, ayakkabı boyacılığı bile yaptıklarını öğrenince şaşırırız. Bir çok yazarın vaktiyle kalemi bile tutamamalarına inanamayız. Neden bazı insanlar bazıları arasında sıyrılıverir veya ?sivriliverirler.?
Adaletli ve şefkatli Yaratıcı, Normal şartlar altında doğan her insanı her türlü başarıya ulaşabilmelerine imkan tanıyan bir potansiyelle dünyaya göndermiştir. Ancak dünyaya geldikten sonra sınırlılıklar başlatılır. Anne-babası veya çevresi tarafından aşağılanan bir çocuk etrafında kalıplar başlamıştır. Daha sonra insan ?var olduğunu? hissettirmek amacıyla çırpınmaya başlar. Bakkaldan getirilen bir ekmek, ilk karne notları, takdim edilen bir çiçek, içinde bu amacı gizli tutar.
Oysa bazı insanlar ?bu olmamış?, ?sen bunu başaramazsın? demekten çekinmezler. Bizler de çoğu zaman sözleriyle cinayet işleyen, kabiliyetleri körelten; başarısızlık, çekingenlik, korkaklık imajı oluşturan insanlardanız ne yazık ki… Yas tutmayı sevdiğimiz kadar, eleştirmeyi, olumsuzlukları ileri sürerek karanlık bir zihinsel tablo oluşturmayı seviyoruz.
Merhum Z. Gündüzalp?in ?İnsan ne düşünüyorsa odur.? Dediğini çok duyduk. Anthony Robbins Sınırsız Güç kitabında insanların hayal kurarken ve düşünürken kullandıkları ?olumsuzluk? imajlarını en kötü engel olarak görür.
Her büyük başarı bazen yüzlerce başarısızlığın arkasında parıldar. Oysa eski bir Rus imparatoru ?Yenile yenile yenmeyi öğrendiğini ? söyler. İnsan her teşebbüsünde hedefine ulaşamadığında bunu başarısızlık olarak görürse bulunduğu noktada çakılır. Oysa durumu yeniden inceleyen insan için her başarısızlık başarıya bir adım daha yaklaşmanın işaretidir. Ani yükselişlerin ise gerçek başarıyla ilişkisi yoktur. Bir balon gibi patlar ve söner.
Hayalimizde yaşadığımız iç konuşmaların fiillerimizde oluşturduğu sınırlara bakınız: ?Zengin olmak mı? Bu iş için büyük sermaye lazım. Yazar olmak mı? Konuşmasını bile bilmiyorum; annemin karnında böyle bir şey öğrenmedim. Meydanlara çıkıp ?benim işçim,benim köylüm? diye konuşmak mı? Ben Süleyman değilim.?
Sevgili kardeşim… Ya siz ne siniz? Erkek ve kadın arasındaki küçük bir farktan başka kimin beyni kimin beyninden küçük veya büyük. Kaderin sahibi kimseyi başarısızlığa zorla mahkum etmemiştir. Ortamın sürükleyişine kendimizi kaptırdığımızda ?Ortam sürükleniyorsa sürünmekten başka yapacağımız hiç bir şey yoktur.? Ne yazık ki en çok ihmal ettiğimiz görevlerimizden biri dinimizin ilk emridir. Az okuyoruz veya hiç okumuyoruz.
Başarılı bir insanlar topluluğuna takılıp başarıya uçmuyorsak başarının dinamiklerini incelemeliyiz. Başaranların hayatı ve yaptıkları bu konuda bize yol gösterecek en açık ışıktır. Başka türlü bizi pasifize eden kendi kalıplarımızdan kurtulamayacağız. Fıtrat kanunlarının işleyişini bilmek zorundayız. Muhammed Bozdağ
3.Durak, ulama ve vurgu bölümlerinde geçen tüm yazı ve şiirleri her üç diksiyon kuralına dikkat ederek okuyunuz. Önce vurguya, ardından, duraklamaya, ardından ulamaya ve son olarak da her üç temel kurala dikkat ederek okuyun. Okumada devam ettikçe nasıl da en güzel seslendirmeyi yapabildiğinizi heyecanla göreceksiniz. Sizin seveceğiniz sesinizi, başkalarının da seveceğinden emin olunuz.
İnsanlar kendilerine kişilikleri için çizdikleri zihinsel kalıpların dışına çıkamazlar. Bizler çözümü defalarca duyduğumuz halde kendimizi oturttuğumuz dar çerçeveden çıkış için gayret göstermeyen garip insanlarız.
Hayatın bazı insanlara ?tesadüfen başarma, yükselme, zengin olma vs.? Şansı tanıdığını zannedenimiz çoktur. Bir çoğumuz müzisyenlerin, yazarların, şairlerin, para babalarının bu işi anne karnında kendilerine verilen kabiliyetlerle gerçekleştirdiklerini sanırız. Bu inanca göre bazılarının ne maharetli anneleri varmış. Bu yanlış zanları kabul etmeyen bir çok insan bile farkında olmadan aynı kalıplarla kendisini kilitlemiştir.
En meşhur zenginlerin bir zamanlar simit sattıklarını, ayakkabı boyacılığı bile yaptıklarını öğrenince şaşırırız. Bir çok yazarın vaktiyle kalemi bile tutamamalarına inanamayız. Neden bazı insanlar bazıları arasında sıyrılıverir veya ?sivriliverirler.?
Adaletli ve şefkatli Yaratıcı, Normal şartlar altında doğan her insanı her türlü başarıya ulaşabilmelerine imkan tanıyan bir potansiyelle dünyaya göndermiştir. Ancak dünyaya geldikten sonra sınırlılıklar başlatılır. Anne-babası veya çevresi tarafından aşağılanan bir çocuk etrafında kalıplar başlamıştır. Daha sonra insan ?var olduğunu? hissettirmek amacıyla çırpınmaya başlar. Bakkaldan getirilen bir ekmek, ilk karne notları, takdim edilen bir çiçek, içinde bu amacı gizli tutar.
Oysa bazı insanlar ?bu olmamış?, ?sen bunu başaramazsın? demekten çekinmezler. Bizler de çoğu zaman sözleriyle cinayet işleyen, kabiliyetleri körelten; başarısızlık, çekingenlik, korkaklık imajı oluşturan insanlardanız ne yazık ki… Yas tutmayı sevdiğimiz kadar, eleştirmeyi, olumsuzlukları ileri sürerek karanlık bir zihinsel tablo oluşturmayı seviyoruz.
Merhum Z. Gündüzalp?in ?İnsan ne düşünüyorsa odur.? Dediğini çok duyduk. Anthony Robbins Sınırsız Güç kitabında insanların hayal kurarken ve düşünürken kullandıkları ?olumsuzluk? imajlarını en kötü engel olarak görür.
Her büyük başarı bazen yüzlerce başarısızlığın arkasında parıldar. Oysa eski bir Rus imparatoru ?Yenile yenile yenmeyi öğrendiğini ? söyler. İnsan her teşebbüsünde hedefine ulaşamadığında bunu başarısızlık olarak görürse bulunduğu noktada çakılır. Oysa durumu yeniden inceleyen insan için her başarısızlık başarıya bir adım daha yaklaşmanın işaretidir. Ani yükselişlerin ise gerçek başarıyla ilişkisi yoktur. Bir balon gibi patlar ve söner.
Hayalimizde yaşadığımız iç konuşmaların fiillerimizde oluşturduğu sınırlara bakınız: ?Zengin olmak mı? Bu iş için büyük sermaye lazım. Yazar olmak mı? Konuşmasını bile bilmiyorum; annemin karnında böyle bir şey öğrenmedim. Meydanlara çıkıp ?benim işçim,benim köylüm? diye konuşmak mı? Ben Süleyman değilim.?
Sevgili kardeşim… Ya siz ne siniz? Erkek ve kadın arasındaki küçük bir farktan başka kimin beyni kimin beyninden küçük veya büyük. Kaderin sahibi kimseyi başarısızlığa zorla mahkum etmemiştir. Ortamın sürükleyişine kendimizi kaptırdığımızda ?Ortam sürükleniyorsa sürünmekten başka yapacağımız hiç bir şey yoktur.? Ne yazık ki en çok ihmal ettiğimiz görevlerimizden biri dinimizin ilk emridir. Az okuyoruz veya hiç okumuyoruz.
Başarılı bir insanlar topluluğuna takılıp başarıya uçmuyorsak başarının dinamiklerini incelemeliyiz. Başaranların hayatı ve yaptıkları bu konuda bize yol gösterecek en açık ışıktır. Başka türlü bizi pasifize eden kendi kalıplarımızdan kurtulamayacağız. Fıtrat kanunlarının işleyişini bilmek zorundayız. Muhammed Bozdağ
3.Durak, ulama ve vurgu bölümlerinde geçen tüm yazı ve şiirleri her üç diksiyon kuralına dikkat ederek okuyunuz. Önce vurguya, ardından, duraklamaya, ardından ulamaya ve son olarak da her üç temel kurala dikkat ederek okuyun. Okumada devam ettikçe nasıl da en güzel seslendirmeyi yapabildiğinizi heyecanla göreceksiniz. Sizin seveceğiniz sesinizi, başkalarının da seveceğinden emin olunuz.
Diksiyon Konuşma Kusurları ve Düzeltme Yolları
Boğumlanma bozuklukları ünsüzlerin fonetik yönünden
biçimlenmelerindeki yanlışlıklara denir. Örneğin : gılama, şeleme, leleştirme
gibi.
Atlama: Pek yaygın olan bir söyleniş
bozukluğudur.
Örneğin: (kendisi) yerine (kensi) , (karşılaşma) yerine (kaşlaşma) , (hanımefendi) yerine (hamfendi) , (nasılsınız) yerine (nassınız) , (Galatasar ay) yerine (gassay) , (kalk oradan) yerine(kak ordan) , (kilitledi m) yerine (kitledim) vb.
Harflerin çıkarılışına özen gösterip başlangıçta ağır konuşarak bu bozukluğun önüne geçilebilir.
Gevşeklik : Boğumlama tembelliğinden ileri gelir. Bu bozukluğun önüne geçmek için dişler arasına bir kurşun kalemi sıkıştırıp heceleri söylerken onların iyice anlaşılmasına çalışılır. Dişler arasından kalem çekildiği zaman, boğumlanma daha açık olarak anlaşılan bir biçim alıp dil, yanaklar ve dudaklar görevlerini yapmaya başlarlar.
Gılama: ( R ) ünsüzünün, küçük dilin titremesi yle boğazda meydana gelmesidi r. Bu bozukluğu gidermek için ( R) ünsüzünü doğru boğumlandırmaya çalışalım. (R) ünsüzü dilin ucunu damağa kadar kaldırarak verilir. Öyle ki dil şiddetle çıkan havaya dokununca geri çekilir ve bir çeşit titreme yaparak yerine gelir. Böylece dilin ucunu uzun zaman titremeye çaba harcamakl a iyi bir sonuç alınabilir.
Islıklama: ( s ) ünsüzünün şiddetini abartmaktan ileri gelir. Dil üst dişlerin iç tarafina dayanıp hava dişlerin arasindan sizarsa bu yanliş ortaya çikar.
Değiştirme: Bir ünsüzün yerine başka bir ünsüzü söyleme alışkanlığı olup bir çok çeşitleri vardir.
Sert ünsüzlerle olanına sık rastlanır. (zeleştirme) ( j ) yerine (z) söylemek örnegin: (şarj) yerin (şarz) (Seleştirme) ( ş ) yerine ( s ) söylemek. Örn: (paşam) yerine (pasam) vb. (jeleştirme) ( c ) yerine (j) söylemek. Örn: (kucak) yerine (kujak) (şeleştirmek): (s) yerine (ş) söylemek. Örn: (sana) yerine (şana)
Diğer ünsüzleri ilgilendiren değişmeler. (leleştirmek) (r) yerine (L) söylemek. Örn: (merhem) yerine (melhem), (birader) yerine (bilader) bazen de (n) yerine (L) söylenir (fincan) yerine (filcan)
Yerleştirme: bazı seslerin yerine veya arasına (<strOng style="color: black;">y) ünsüzünü sıkıştırmaktan ileri gelir. (Müezzin) yerine (meyzin), (iade) yerine (iyade), (gönlüm) yerine (göynüm). Bazı ağızlarda (b) yerine (p), (d) yerine (t) olduğu görülür. Örn: (Kıbrıs) yerine (Kıprıs), (leblebi) yerine (leplepi) vb.
Yutma: genellikl e içinde (h) ünsüzü bulunan kelimeler de sık görülür. Örn: (Ayhan) yerine (ayan), (Mehmet) yerine (memet) vb.
Söyleniş bozukluları : ünlüleri ilgilendiren değişmeler. (ince a) yerine (kalın a) söylemek. Örn: (Kemal) yerine (kemal) vb. (e) yerine (a) söylemek. örn: (elektrik) yerine (alektrik)vb. (a) yerine (e) söylemek. Örn: (Azrail) yerine (ezrail)vb. (ince o) yerine (kalın o) söylemek (lokma) yerine (lokma) vb.</strOng>
Örneğin: (kendisi) yerine (kensi) , (karşılaşma) yerine (kaşlaşma) , (hanımefendi) yerine (hamfendi) , (nasılsınız) yerine (nassınız) , (Galatasar ay) yerine (gassay) , (kalk oradan) yerine(kak ordan) , (kilitledi m) yerine (kitledim) vb.
Harflerin çıkarılışına özen gösterip başlangıçta ağır konuşarak bu bozukluğun önüne geçilebilir.
Gevşeklik : Boğumlama tembelliğinden ileri gelir. Bu bozukluğun önüne geçmek için dişler arasına bir kurşun kalemi sıkıştırıp heceleri söylerken onların iyice anlaşılmasına çalışılır. Dişler arasından kalem çekildiği zaman, boğumlanma daha açık olarak anlaşılan bir biçim alıp dil, yanaklar ve dudaklar görevlerini yapmaya başlarlar.
Gılama: ( R ) ünsüzünün, küçük dilin titremesi yle boğazda meydana gelmesidi r. Bu bozukluğu gidermek için ( R) ünsüzünü doğru boğumlandırmaya çalışalım. (R) ünsüzü dilin ucunu damağa kadar kaldırarak verilir. Öyle ki dil şiddetle çıkan havaya dokununca geri çekilir ve bir çeşit titreme yaparak yerine gelir. Böylece dilin ucunu uzun zaman titremeye çaba harcamakl a iyi bir sonuç alınabilir.
Islıklama: ( s ) ünsüzünün şiddetini abartmaktan ileri gelir. Dil üst dişlerin iç tarafina dayanıp hava dişlerin arasindan sizarsa bu yanliş ortaya çikar.
Değiştirme: Bir ünsüzün yerine başka bir ünsüzü söyleme alışkanlığı olup bir çok çeşitleri vardir.
Sert ünsüzlerle olanına sık rastlanır. (zeleştirme) ( j ) yerine (z) söylemek örnegin: (şarj) yerin (şarz) (Seleştirme) ( ş ) yerine ( s ) söylemek. Örn: (paşam) yerine (pasam) vb. (jeleştirme) ( c ) yerine (j) söylemek. Örn: (kucak) yerine (kujak) (şeleştirmek): (s) yerine (ş) söylemek. Örn: (sana) yerine (şana)
Diğer ünsüzleri ilgilendiren değişmeler. (leleştirmek) (r) yerine (L) söylemek. Örn: (merhem) yerine (melhem), (birader) yerine (bilader) bazen de (n) yerine (L) söylenir (fincan) yerine (filcan)
Yerleştirme: bazı seslerin yerine veya arasına (<strOng style="color: black;">y) ünsüzünü sıkıştırmaktan ileri gelir. (Müezzin) yerine (meyzin), (iade) yerine (iyade), (gönlüm) yerine (göynüm). Bazı ağızlarda (b) yerine (p), (d) yerine (t) olduğu görülür. Örn: (Kıbrıs) yerine (Kıprıs), (leblebi) yerine (leplepi) vb.
Yutma: genellikl e içinde (h) ünsüzü bulunan kelimeler de sık görülür. Örn: (Ayhan) yerine (ayan), (Mehmet) yerine (memet) vb.
Söyleniş bozukluları : ünlüleri ilgilendiren değişmeler. (ince a) yerine (kalın a) söylemek. Örn: (Kemal) yerine (kemal) vb. (e) yerine (a) söylemek. örn: (elektrik) yerine (alektrik)vb. (a) yerine (e) söylemek. Örn: (Azrail) yerine (ezrail)vb. (ince o) yerine (kalın o) söylemek (lokma) yerine (lokma) vb.</strOng>
Alintıdır..
DİKSİYON DÜZELTME
az önce R harfi ile ilgili bir başlık gördüm ve açmak
istedim bazı arkadaşlara yararlı olabilecektir.
önemli notlar : eğer diş yapınızda bir sorun yoksa bu
çalışmalar işe yarar!
eğer dil gevçekliği varsa yüzde yüz etkilidir( dil
gevşekliği eğitilebilir bir dilin çocukluktan gelen alışkanlıklarla iyi
dönmemesidir eğer bir yazı okurken kelimeleri cümleleri takip etmeden kendi
kendinize tamamlamaya çalışıyorsanız dil gevşkliği vardır!
Artıkule Çalışması ;
Art - Ert -Irt -İrt- Ort- Ört- Urt - Ürt
Ark - Erk - Irk -İrk - Ork - Örk - Urk - Ürk
Arf - Erf - Irf - İrf - Orf - Örf - Urf - Ürf
Ars - Ers - Irs - İrs - Ors -Örs - Urs -Ürs
Pa - Fa - Ra - La -Ka - Da - Ca - Ça -Va - Ya
Dra - Dre - Drı - Dri - Dro - Drö - Dru - Drü
Ha - He - Hı - Hi - Hey - Hoy - Höy
Tüm Harfleri Kendi Ses Değerlerinde Telaffuz Etmeye
Çabalayın. Dilinizin Altına Kalem Koyarak Konuşmaya Çalışın.
Diksiyon Çalışması İçin Tekerlemeler.
Ademe Adem Gerekir , Adem Anlar Ademi, Adem Adem
Olmayınca Nitsin Adem Ademi
Alem Aladana Aldı Aladanalandı Da Biz Bir Ala Dana
Alıp Aladanalanamadık
Babaeskili Babacan Bahri Beberuhi Bedri İle , Bıyıksız
Bıçkıcı Bıngıldak Bigalı Bikez Biherİn Bigadiçteki Bonbon Bonbarşesine
Varmışlar , Oradakilerin Yüzlerine Bön Bön Bakarak , Büyülü Büyük Buhurdanlığı
, Buğulu Buğulu Boşaltıp Bomboş Bırakmışlar , Sonra Da Bodrumda Gözden
Kaybolmuşlar.
Bilmeyenler , Bilmediklerini , Bilselerdi ,
Bilirlerdi.
Ocak Kıvılcımlandırıcılarındanmısınız , Kapı
Gıcırdatıcılarındanmısınız Ne Ocak Kıvılcımlandırıcılarındanız Ne Kapı
Gıcırdatıcılarındanız.
Cemil Cemile Cemal Cumaları Cilacı Cüce Canibİn Cicili
Bicili , Cumbalalı Ciltevinde Cümbür Cemaat Cacıklı Civcivle Cücüklü Cacık
Yerler , Sonra Da Cebecili Cingöz Coğrafyacı Celalİn Cinci Annesinin Cırcır
Böceğini Dinlerler.
Çatalca Da Topal Çoban Çatal Yapar Çatal Satar , Nesi
İçin Çatalca Da Topal Çoban Çatal Yapar Çatal Satar , Kârı İçin Çatalca Da
Topal Çoban Çatal Yapar Çatal Satar .
Dadaylı Dayımın Dodurgalı Düdük Dedesi Diline Doladığı
Debdebeli Dedim Dedisiyle Dırdırını Dilinden Düşürüp De , Bir Kez Olsun Doya
Doya Düden Diyemeden Dallara Doldurduğu Doyuımluk Yemişlerden Doyasıya
Yiyemeden Dârı Dünyadan Göçüp Gitti.
Gece Penceredeki Benekli Tekir Kedi Kendi
Tenceresindeki Eti Yedi.
Edremitli Elâ Gözlü Esmer EylülDe El Altından Elmacı
EfeNin Eşi Eşrefle Emanetçinin Eşeğine Bindiler.
Fermanlı Fabrikatör Farmason Fuat Filden , Fiilden ,
Fısıltıdan , Fosilden Fülütten , Filitten , Flörtten , Fötrden Fellik Fellik
Kaçar.
Feraceli Fethiye Feneryolunda Fenerli Ferhatı Görünce
Feryat Figan Fenalaştı.
Güneyli Gammaz Galip Gâvur Dağında Güpe Gündüz
Galeyana Gelmiş De Gülgillioğlu Gaziantepli Gazup Gazinocu Gaffuru Gitarcıyla
Birlikte Gümüşlhaneye Göndermiş.
Geçen Gece GemerekTen GedizE Gelen Gebzeli Gezginci
Gizemcilerden , General Genzel , Gitarist Gençlere Gerçek Dışılıkla Gerçeklik
Dışı İlişkiler Arasında Ne Gibi Bir Gerçeklik Olduğunu Sordu.
Doğan Doğandan Tatlı, Doğacak Olan Ondan Da Tatlı ,
Ondan Doğacak Olan Hepsinden Daha Tatlı.
Dağ Dağı Sağlar , Bağ Bağı Bağlar , Yağ Yağı Yağlar ,
Soğan Soğana Ağlar.
Habeşli Habibe Hemşire Hırkalı Hizmetçi Hoppa Hödük
Huriyeye Habeşten Gelen Hurmaları Hürmetle Sundu.
Horosanlı Hoppa Hoca Hokkabaz Hoyrat Hozatlı Hasanın
Hotozuna Hoşafı Hoyratlıkla Döktü.
IğdırIn Iğıl Iğıl Akan Ilıman Irmaklarının Kıyılarında
Tıklım Tıklım Ilgın Kaplıdır.
Temiz , Titiz , Dadım , Tadını , Tattığı , Tere
Demetini , Dide , Dide Dağıttıda Hırsından Dut Dalına Takılı Duran Düdüğü
Öttürdü.
Bu Güzel Dağda Beslenmeyi Nasıl Bıraktınızda
Bu Kıraçta Tıkınmaya İndiniz.
Yan Yana , Yana , Yana , Kan Kana , Kana , Kana Bana
Tan Ağardı , Can Dağaldı , Yol Göründü Sana.
Taa Orada Bir Ağaç Var Sapsarı Meyveler Göverir ,
Ötede Yeşil Defneler Büyür , Yeşerir.
Gördüğünü Gözün İle
Söylemesen Sözün İle
Andan Sonra Bizim İle
Ol Sende Mihman Dediler.
Dadaşı Caddede Durdurdumda , Dedimki , Şu Dünyada
Delişmen Delilerle Dertli Dedeler İçin Didindin Durdun.
Be Birader , Buraya Bak , Başı Bereli , Burma Bıyıklı
, Bastıbacak , Bayan Berberi İle Bizim Bedri Bey Bursa Pazarına İndiler.
Kara , Kara Kartallar Karlı İyi Tarlalar Ararlar.
Düzgün bir diksiyona sahip olmak, diksiyonu
geliştirmek için gerekli teknikler, diksiyon geliştirme teknikleri, diksiyon
düzeltmek için gerekli adımlar burada sizlerle. Derslere siz de hemen başlayın.
Ders 1
ilk olarak bu alttaki yazıları vurgulu bir
şekilde okumaya çalışın.daha sonra dilinizin altına yatay olarak bir kalem
yerleştirin ve öyle okuyun…
Sonra ise hızlıca hiç kesmeden kesinlikle
hiçbir vurgu yapmadan robot gibi bu yazıları okuyun.bu çalışmaları sürekli
tekrarlayın..
Dilinizi sık sık ısırın hatta yemek yer gibi sürekli çiğneyin.böylece dilinizin kabası gitmiş olacak ve diliniz daha kıvrak olacak.
Dilinizi sık sık ısırın hatta yemek yer gibi sürekli çiğneyin.böylece dilinizin kabası gitmiş olacak ve diliniz daha kıvrak olacak.
1.bir berber bir berbere bre berber beri
gel diye bar bar bağırmış.
Bizde bize biz derler sizde bize ne
derler?
Gül dibi bülbül dili gibigül dibi bülbül
dili.
2.pireli peyniri perhizli pireler tepelerse
pireli peynirler de pır pır pervaz ederler.
3.ocak kıvılcımlandırıcılardan mısınkapı
gıcırdatıcılardan mısın?ne ocak kıvılcımlandırıcılardanım ne kapı gıcırdatıcılardanım.
4.çatalca’da topal çoban çatal yapıp çatal
satarnesi için çatalca da topal çoban çatal yapıp çatal satar?kârı için çatalca
da topal çoban çatal yapıp çatal satar. Üç tunç tas kayısı hoşafı.
5.dört deryanın deresini dört dergahın
derbendine devrederlersedört deryadan dört dertdört dergahtan dört dev çıkar.
Paşa tası ile beş has tas kayısı hoşafı. Zaman saman satar saman zaman
satar.
Belkide en önemli örnek
6.al bu takatukaları takatukacıya
takatukalatmaya ***ür.takatukacı takatukaları takatukalamam derse takatukacıdan
takatukaları takatukalatmadan al da gel.
7.nankör nalbant nalları nallamalı
mınallamamalı mı?
Az kaz uz kaz boyunca kaz.
Az kaz uz kaz boyunca kaz.
8.işlek işlemeciişlemeli işleri işlikte
işleyerek işletmeciye işyerinde izletti.
9.ılgarcı ılgarılgıngillerin ılgancırı
ılgalayarakılgıt ılgıt ılgılardı.
10.pısırık pırlak pırnallıklarda
pırnallanırken pılı pırtısını pısırık pıtraklara pıtır pıtır pırtlattı.
11.üçüncü üçkağıtçıüçetek üçleşerek üç
teker arabayla süzüm süzüm süzülen süzgeçleri süzdü.
12.kırk kırık küp kırkının da kulpu
kırık kara küp.a be kuru dayı ne kuru sarı darı bu darı a be kuru dayı.
Şu odayı badanalamalı mıyoksa
badanalamamalı mı?
13.sen seni bilsen senibil sen senibil sen
senisen seni bilmezsen patlatırlar enseni.
14.şu karşıda bir daldal sarkar kartal
kalkarkartal kalkar dal sarkardal kalkar kantar tartar.
15.şu köşe yaz köşesişu köşe kış
köşesiortadaki su şişesi.
Şiş şişeyi şişlemişşişe kesişe kiş demiş.
Elalem aladana aldı aladanalandı da biz bir
aladana alıp da aladanalanamadık.
16.bu yoğurdu sarımsaklasak da mı
saklasak sarımsaklamasak da mı saklasak?bu yoğurdu mayalamalı da mı
saklamalımayalamamalı da mı saklamalı?
17.sizin damda varbeş boz başlı beş boz
ördek
değirmene girdi köpek
değirmene girdi köpek
bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek
değirmenci çaldı kötek.
Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek
hem kepek yedi köpek
bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe
hem kötek yedi köpek.
Siz de bizcileyin beş boz başlı beş boz ördek misinizdemiş.
değirmenci çaldı kötek.
Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek
hem kepek yedi köpek
bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe
hem kötek yedi köpek.
Siz de bizcileyin beş boz başlı beş boz ördek misinizdemiş.
18.bir tarlaya kemeken ekmişler.iki kürkü
yırtık kel kör kirpi dadanmış.biri erkek kürkü yırtık kel kör kirpiöteki dişi
kürkü yırtık kel kör kirpi.kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin yırtık
kürkünükürkü yırtık dişi kel kör kirpinin yırtık kürküne;kürkü yırtık dişi kel
kör kirpinin yırtık kürkünükürkü yırtık erkek kel kör kirpinin yırtık kürküne
eklemişler.
19.getirince el getiriryel getirirsel
getirir;***ürünce el ***ürüryel ***ürürsel ***ürür.
20.bu mum umumumuzun mumu.
Ders 2
bab beb bıb bib bob böb bub büb
cac cec cıc cıc coc cöc cuc cüc
cac cec cıc cıc coc cöc cuc cüc
bu çalışmayı tüm harfler ile yaz. Ve
elbette oku.
Dikkat edilecek nokta şudur : örnek
veriyorum; bab derken bab kelimesinde ki son harf hafifçe ”p” harfine
kayacaktır. Kesinlikle böyle olmaması gerekiyor.
Tüm harfleri kendi ses değerlerinde
telaffuz etmeye çabalayacaksın.
Bir örnek daha vereyim. Gag geg …. Bu
kelimelerde ise son harf ”k” harfine kayacaktır. Bu sebeple hızlıca okuyunca bu
kaçınılmaz olabiliyor. Dikkat edecek ‘g’ harfini doğru telaffuz etmeye
çabalayacaksın.
Ders 3
kelimeleri harfleri doğru telaffuz edeceksin.dilinin
altına kalem alarak konuşmalara ise çok özen göster. Kalemi dilinin altından
çıkardığın vakit çalışmanın eserini anlayacaksın.!
Artıkule çalışması ;
art – ert –ırt –irt- ort- ört- urt – ürt
ark – erk – ırk – irk – ork – örk – urk – ürk
arf – erf – ırf – irf – orf – örf – urf – ürf
ars – ers – ırs – irs – ors – örs – urs – ürs
pa – fa – ra – la – ka da – ca – ça – va – ya
dra – dre – drı – dri – dro – drö – dru – drü
ha – he – hı – hi – hey – hoy – höy
ark – erk – ırk – irk – ork – örk – urk – ürk
arf – erf – ırf – irf – orf – örf – urf – ürf
ars – ers – ırs – irs – ors – örs – urs – ürs
pa – fa – ra – la – ka da – ca – ça – va – ya
dra – dre – drı – dri – dro – drö – dru – drü
ha – he – hı – hi – hey – hoy – höy
diksiyon çalışması için tekerlemeler.
________________________________________________
ademe adem gerekir adem anlar ademi adem adem olmayınca nitsin adem ademi
———————————————————
alem aladana aldı aladanalandı da biz bir ala dana alıp aladanalanamadık
———————————————————********
babaeskili babacan bahri beberuhi bedri ile bıyıksız bıçkıcı bıngıldak bigalı bikez biher’in bigadiçteki bonbon bonbarşesine varmışlar oradakilerin yüzlerine bön bön bakarak büyülü büyük buhurdanlığı buğulu buğulu boşaltıp bomboş bırakmışlar sonra da bodrumda gözden kaybolmuşlar.
———————————————————****
bilmeyenler bilmediklerini bilselerdi bilirlerdi.
———————————————————********
ocak kıvılcımlandırıcılarındanmısınız kapı gıcırdatıcılarındanmısınız ne ocak kıvılcımlandırıcılarındanız ne kapı gıcırdatıcılarındanız.
———————————————————*
cemil cemile cemal cumaları cilacı cüce canib’in cicili bicili cumbalalı ciltevinde cümbür cemaat cacıklı civcivle cücüklü cacık yerler sonra da cebecili cingöz coğrafyacı celal’in cinci annesinin cırcır böceğini dinlerler.
———————————————————
çatalca da topal çoban çatal yapar çatal satar nesi için çatalca da topal çoban çatal yapar çatal satar kârı için çatalca da topal çoban çatal yapar çatal satar .
———————————————————
dadaylı dayımın dodurgalı düdük dedesi diline doladığı debdebeli dedim dedisiyle dırdırını dilinden düşürüp de bir kez olsun doya doya düden diyemeden dallara doldurduğu doyuımluk yemişlerden doyasıya yiyemeden dârı dünyadan göçüp gitti.
———————————————————*
gece penceredeki benekli tekir kedi kendi tenceresindeki eti yedi.
———————————————————*****
edremitli elâ gözlü esmer eylül’de el altından elmacı efe’nin eşi eşrefle emanetçinin eşeğine bindiler.
———————————————————*****
fermanlı fabrikatör farmason fuat filden fiilden fısıltıdan fosilden fülütten filitten flörtten fötrden fellik fellik kaçar.
———————————————————*
feraceli fethiye feneryolunda fenerli ferhatı görünce feryat figan fenalaştı.
———————————————————********
güneyli gammaz galip gâvur dağında güpe gündüz galeyana gelmiş de gülgillioğlu gaziantepli gazup gazinocu gaffuru gitarcıyla birlikte gümüşlhaneye göndermiş.
________________________________________________
ademe adem gerekir adem anlar ademi adem adem olmayınca nitsin adem ademi
———————————————————
alem aladana aldı aladanalandı da biz bir ala dana alıp aladanalanamadık
———————————————————********
babaeskili babacan bahri beberuhi bedri ile bıyıksız bıçkıcı bıngıldak bigalı bikez biher’in bigadiçteki bonbon bonbarşesine varmışlar oradakilerin yüzlerine bön bön bakarak büyülü büyük buhurdanlığı buğulu buğulu boşaltıp bomboş bırakmışlar sonra da bodrumda gözden kaybolmuşlar.
———————————————————****
bilmeyenler bilmediklerini bilselerdi bilirlerdi.
———————————————————********
ocak kıvılcımlandırıcılarındanmısınız kapı gıcırdatıcılarındanmısınız ne ocak kıvılcımlandırıcılarındanız ne kapı gıcırdatıcılarındanız.
———————————————————*
cemil cemile cemal cumaları cilacı cüce canib’in cicili bicili cumbalalı ciltevinde cümbür cemaat cacıklı civcivle cücüklü cacık yerler sonra da cebecili cingöz coğrafyacı celal’in cinci annesinin cırcır böceğini dinlerler.
———————————————————
çatalca da topal çoban çatal yapar çatal satar nesi için çatalca da topal çoban çatal yapar çatal satar kârı için çatalca da topal çoban çatal yapar çatal satar .
———————————————————
dadaylı dayımın dodurgalı düdük dedesi diline doladığı debdebeli dedim dedisiyle dırdırını dilinden düşürüp de bir kez olsun doya doya düden diyemeden dallara doldurduğu doyuımluk yemişlerden doyasıya yiyemeden dârı dünyadan göçüp gitti.
———————————————————*
gece penceredeki benekli tekir kedi kendi tenceresindeki eti yedi.
———————————————————*****
edremitli elâ gözlü esmer eylül’de el altından elmacı efe’nin eşi eşrefle emanetçinin eşeğine bindiler.
———————————————————*****
fermanlı fabrikatör farmason fuat filden fiilden fısıltıdan fosilden fülütten filitten flörtten fötrden fellik fellik kaçar.
———————————————————*
feraceli fethiye feneryolunda fenerli ferhatı görünce feryat figan fenalaştı.
———————————————————********
güneyli gammaz galip gâvur dağında güpe gündüz galeyana gelmiş de gülgillioğlu gaziantepli gazup gazinocu gaffuru gitarcıyla birlikte gümüşlhaneye göndermiş.
———————————————————
geçen gece gemerek’ten gediz’e gelen gebzeli gezginci gizemcilerden general genzel gitarist gençlere gerçek dışılıkla gerçeklik dışı ilişkiler arasında ne gibi bir gerçeklik olduğunu sordu.
———————————————————******
doğan doğandan tatlı doğacak olan ondan da tatlı ondan doğacak olan hepsinden daha tatlı.
———————————————————********
dağ dağı sağlar bağ bağı bağlar yağ yağı yağlar soğan soğana ağlar.
———————————————————**
habeşli habibe hemşire hırkalı hizmetçi hoppa hödük huriyeye habeşten gelen hurmaları hürmetle sundu.
———————————————————
horosanlı hoppa hoca hokkabaz hoyrat hozatlı hasanın hotozuna hoşafı hoyratlıkla döktü.
———————————————————*****
ığdır’ın ığıl ığıl akan ılıman ırmaklarının kıyılarında tıklım tıklım ılgın kaplıdır.
———————————————————
temiz titiz dadım tadını tattığı tere demetini dide dide dağıttıda hırsından dut dalına takılı duran düdüğü öttürdü.
———————————————————
bu güzel dağda beslenmeyi nasıl bıraktınızda
bu kıraçta tıkınmaya indiniz.
———————————————————*******
yan yana yana yana kan kana kana kana bana tan ağardı can dağaldı yol göründü sana.
———————————————————*******
taa orada bir ağaç var sapsarı meyveler göverir ötede yeşil defneler büyür yeşerir.
———————————————————********
gördüğünü gözün ile
söylemesen sözün ile
andan sonra bizim ile
ol sende mihman dediler.
———————————————————*******
dadaşı caddede durdurdumda dedimki şu dünyada delişmen delilerle dertli dedeler için didindin durdun.
———————————————————
be birader buraya bak başı bereli burma bıyıklı bastıbacak bayan berberi ile bizim bedri bey bursa pazarına indiler.
———————————————————
kara kara kartallar karlı iyi tarlalar ararlar.
geçen gece gemerek’ten gediz’e gelen gebzeli gezginci gizemcilerden general genzel gitarist gençlere gerçek dışılıkla gerçeklik dışı ilişkiler arasında ne gibi bir gerçeklik olduğunu sordu.
———————————————————******
doğan doğandan tatlı doğacak olan ondan da tatlı ondan doğacak olan hepsinden daha tatlı.
———————————————————********
dağ dağı sağlar bağ bağı bağlar yağ yağı yağlar soğan soğana ağlar.
———————————————————**
habeşli habibe hemşire hırkalı hizmetçi hoppa hödük huriyeye habeşten gelen hurmaları hürmetle sundu.
———————————————————
horosanlı hoppa hoca hokkabaz hoyrat hozatlı hasanın hotozuna hoşafı hoyratlıkla döktü.
———————————————————*****
ığdır’ın ığıl ığıl akan ılıman ırmaklarının kıyılarında tıklım tıklım ılgın kaplıdır.
———————————————————
temiz titiz dadım tadını tattığı tere demetini dide dide dağıttıda hırsından dut dalına takılı duran düdüğü öttürdü.
———————————————————
bu güzel dağda beslenmeyi nasıl bıraktınızda
bu kıraçta tıkınmaya indiniz.
———————————————————*******
yan yana yana yana kan kana kana kana bana tan ağardı can dağaldı yol göründü sana.
———————————————————*******
taa orada bir ağaç var sapsarı meyveler göverir ötede yeşil defneler büyür yeşerir.
———————————————————********
gördüğünü gözün ile
söylemesen sözün ile
andan sonra bizim ile
ol sende mihman dediler.
———————————————————*******
dadaşı caddede durdurdumda dedimki şu dünyada delişmen delilerle dertli dedeler için didindin durdun.
———————————————————
be birader buraya bak başı bereli burma bıyıklı bastıbacak bayan berberi ile bizim bedri bey bursa pazarına indiler.
———————————————————
kara kara kartallar karlı iyi tarlalar ararlar.
BU UYGULAMALARIN
BİR UZMAN EŞLİĞİNDE YAPILMASI GEREKMEKTEDİR.
Abana’dan
Adana’ya abarta abarta apar topar ahlatla ağdalı avuntucu ahmak Ahmet’in
avandanlıklarını aparanlardan Acar Abdullah ile Aptal Abdi akşam akşam bize
geldi.
Al bu
takatukaları, takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı, takatukaları,
takatukalamam derse takatukaları takatukacıdan takatukalatmadan al getir.
Adalardan
adalara adanan Adanalı Abroşun abarta abarta, Ahlatlı ağdacının avutucu,
avuntucu, ahmak, aptal Abdurrahman’ın apraşı ağır ağır gidiyordu.
Iğdır’ın
ığıl ığıl akan ılıman ırmağının kıyıları ıklım tıklım ılgın kaplıdır.
Ilım ılınan,
ılıcalı ılıcalı akan ılık Iğdır Irmağı’nın kıyıları ıkır tıkır ığrıp
ağaçlarıyla kaplıdır.
Okmeydanı’nndan
Oğuzeli’ne otostop yap; Oltu’da volta at, olta al; Orhangazi’de Orhanelili
Orhan’a otostopçuluk öğret, sonra da Osmancıklı Osman’a otoydu, fotoydu
lotoydu, say dök.
Oluklu’dan
Kozlu’ya, Kozlu’dan Oğuzeli’nin Otçuk Otogarı’na oba oba, ot toplaya toplaya
Posoflu Osman’ın ocağına vardı.
Uluborlulu
utangaç Ulviye ile Urlalı uğursuz Ulvi uğraşa uğraşa Urfa’daki urgancılara uzun
uzun, ulam ulam urgan sattılar.
Ulubatlı
utangaç Ulaş’a uğursuz Ulunay’ın uzun uzun uzattığı urganı uğraşa uğraşa aldı.
İbibiklerin
ibibiklerini iyice iyileştirmek için İstinyeli istifçi İbiş’in istif
istiridyeleri mi, yoksa, İskilipli İspinoz işportacı İshak’ın işliğindeki
ibrişimler mi daha iyi, bilemiyorum.
İbiş’le
Memiş, mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?
İnim inim
inleyen ibiliklerin, ibibiklerin ibiklerini ibrişimli iplikle ipil ipil
istifleyen İskilli İskilipli’nin işliğinde toplandık.
İbrikleri
icat eden içli idealist İffet, ihtiyar ikiz ilerici imparatoru, İncirlili
ipekçi iri İspanyol’un işaretli iti ile iz sürüp iyice izledi.
Eğer,
Eleşkirtli eleştirmen Eşref ile Edremitli Bedri’yi Ege’nin en iyi eğercisi
biliyorlarsa, ben de en iyi Ermenekli Erdem, Ergene’nin en iyi elektrikçisidir,
derim.
Ertenekli
Örtenekli, Ergene’nin ecesi, Esentepe’nin eğlencesi, Erdenler erkete Erdem’le
bize geldiler.
Ezineli emin
Emin’in kızı ellilik Emine, bir eli ile mendilini salladı, bir eli ile elli
bine el eyleyip zengin oldu.
Erzurumlu
Efruz Efendi’nin evde kalmış, evlenmemiş ebesi, Edirne emini İskender
Efendi’ye, “evet” deyip evlenmelide mi ev edinmeli, yoksa evlenmemelide mi ev
edinmeli.
Ebe Ecel,
edepli Efe egemen eğitimde ejderli ehliyetini ekleyerek ellerini emeklinin
entrikacı spekürcü erkek esmer eşine etejerli evinde eyvah diyerek ezberletti.
Ecelerin
Eceabat’taki evlerindeki tekir kedi, tenceredeki elli dirhem eti kendi kendine
yedi.
Özbeöz’ün
özbeöz Ödemişli öngörülü öğretmeni Özgüraslan ile Özgülaslan özellikle özerk ön
öğretimde öylesine özverili övünç verici ve övgüye değer kişiler ki, hani tüm
öğretim örgütleri içinde en özgün örnek onlardır, diyebilirim.
Özellikle
özerklik üzerine Özdemir’e özgü, özgün ve özgül özellikleri izleyen Özbekli
Özkan’la, Özakman, Izgan, Uzken, Özülken, Ozanlara uzanarak ezeli üzüntülerini
azalttılar, azalttılar; sonra da kuşları azat ederek yan gelip yattılar.
Özüne özgü
özverili Özgür’ün özellikli özerk öğretiminde ödenekli örnek çalışmalarına ozan
Özakman da ortak oldu.
Ürdünlü ünlü
üfürükçü Üryani, Ünye, Ürgüp üzerinden ülküdeşlerine, üstüpü, üstübez, üvez,
üzüm, üzengitaşı ve üzünç götürürken, Üveyik’ten ürüyerek, üvendirlerini
sürüyerek yürüyen üçkağıtçıların ürküntü üreten ünü batasıca ünlemleriyle
ürküverdi…
Üveçli
Üvezli, Ürgüplü üzümcünün üzüm üzüm üzülen, süzüm süzüm süzülen Ünyeli üzengili
güzelini üvendireyle ürüye sürüye götürdü.
Farfaracı
Fikriye ile favorili faso fiso Fahri, Fatsalı Fatma’yı görünce, fesleğenci
feylesoy Feyyaz’ı fındıkçı Ferhunde’yi anımsatarak feveran ettiler.
Felemenkte
Felemenklerin Felemenkçe mi konuştuklarını düşüne düşüne fertliği çektiler.
Fermanlı
fabrikatör farmason Fuat, filden, fiilden, fısıltıdan, fosildan, flütten,
filitten, fötrden fellik fellik kaçar.
Fasa fisocu
Fikret, Fatsalı ile fesleğenci Feyyaz’ın fındıkçı Ferhunde’si Felemenk’e fink
atmaya gittiler.
Pınarbaşı’nın
pimpirik pompacısı Pötgürgeli pazvantoğlu pusatçı, paskalyadan palaskasız
pisbıyık paskal Pasin, pülümürlülere pülverizatörün Türkçesini satmış.
Pülverizatörün Türkçesi mi ne? Püskürteç.
Pohpohçu
pinti profesör pofur pofur pofurdayarak hınçla tunç çanak içinde punç içip
pülverizatör prospektüsünü papazbalığı biblosunun berisindeki papatya buketinin
bu yanına bıraktıktan sonra palas pandıras Pülümür’le Pötürge’den getirdiği
porsuk pötikare pöstekiyi Paluluların pıtırcık pazarında partenogenez
pasaparolasıyla pervasız pervaz peyzajını ve peronospora pestenkerani pestilini
posbıyıklı pisboğaz pedagoga Pınarbaşı’nda beş peşkirle peş peşe peşin peşin
peşkeş çekti sonra da pılısını pırtısını topladı.
Pingpong,
pingpong, pingpong! Piyano pingpong! Piyano pingpong! Piyano pingpong! Piyano
pingpong! Ping!… Pong!… Pong!… diyerek Posof’un pisipisi otundan yapılma
piştovsu piposunu tüttüre tüttüre petalinise doğru paytak paytak yürüyüp gitti.
Pireli
peynirle perhizli pireler tepelerse, pireli peynirle de pır pır pervaz ederler
Pötürgeli
pompacı pimpirik Pusat’ın posbıyık mı pisbıyık mı oğlu Pulumurlu Pınar’la
Pasin’e gitmiş.
Marmara’daki
Karmarişli mermerciler mermerciliği meslek edinmişler, ama Mamak’taki mamacılar
manyetizmacılıkla marmelatçılığı meslek edinememişler.
Marmaris’ten
Marmara’ya maviş maviş menevişli mermerlerle mermerciler, mamacılar ve
marmelâtçılar mırın kırın, mışıl mışıl gittiler.
Mehmet’in
mercan tesbihini imamelemeli mi, imamelememeli mi?
İbiş’le
Memiş, iş miş dememiş, itişmiş, kavga etmiş, mahkemeye düşmüşler,
mahkemeleşmişler. İş miş dememiş, itişmiş, kavga etmişlerde mi mahkemeye
düşmüşler; iş miş demiş, itişmemiş, kavga etmemişlerde mi mahkemeye düşmüşler?
Vırvırcı
Vedia ile vıdıvıdıcı Veli, velinimeti vatman Vahit’e vilayette veda edip
Vefa’ya doğru vaveylasız, velevasız velespitle volta vururlarken voleybolcu
Vatran, virtüöz Vicdani ve Viranşehirli vatansever, viyolonselist Vecibe ile
karşılaştılar.
Vıdıvıdıcı
ve vırvırcı Vanlı Veli’nin Vefalı vatandaşı Vahit vatanseverine veda edip
vilayette vola vura vura, vayvaycı Vicdani ve Viranköylü Vahap’la karşılaştı.
Vefasız
Vahap, farfara fırıldayışlı vefalı fırıldağını vınlayan yele fırlatan Veli’nin
de vaktiyle vefalısıymış.
Babaeskili
babacan Bahri Beberuhi Bedri ile bıyıksız bıçkıcı bıngıldak Bigalı bikes
Bahri’nin Bigadiç’teki bonbon banmarşesine varmışlar, oradakilerin yüzlerine
bön bön bakarak, büyülü büyük buhurdanlığı buğulu buğulu boşaltıp bomboş
bırakmışlar, sonra da Bodrum’da gözden kaybolmuşlar.
Bir berber
bir berbere bre berber gel beri beraber bir berber dükkanı açalım, demiş.
Büyük büyük
büyülteçli, babacan Babaeskili bonboncu Bilal’le Bigalı bıngıldak Bahir’in bön
bön bakışlarına, bomboş büyülü, büyük büyük laflarına kızıyordu. Bir berbere,
bir bibere bre berber beri gel biber al, diyordu.
Be birader
buraya bak… Başı bereli, burma bıyıklı beti benzi bembeyaz, beberuhi boylu
Bilal’in burnuna biber kaçırıp, bir bebek gibi bar bar bağırması, bir bakıma
hoş, bir bakıma boş, berbat bir hal değil midir?
Sazende Şazi
ile Zifos Zihni zaman zaman sizin sokağın sağ köşesinde sinsi sinsi fiskoslaşarak
sizi zibidi Suzi’ye sonsuz ve sorumsuz bir hayasızlıkla ikide bir şikayet
ederler.
Sason’un
susuz sazlıklarında sadece soğanla sarımsak yetişebileceğini söyleyen Samsunlu
sebzecilerin sözüne sizler de sessizce ve sezgilerinize sığınarak
inanabilirsiniz.
Safranbolulu
Safinazla Salihlili Salih Sivrihisar’da soğuk almışlar, sinüzit olmuşlar, sonra
sımsıkı sarınarak söylenmesiz Seyitgazi’ye varıp, sarımsaklı suteresini
susarımsağı ile karıştırarak suyunu süzmüşler.
Sen seni
bil, sen seni, bil sen seni sen, seni bil, sen seni, bilmezsen sen seni,
patlatırlar enseni.
Şiş şişeşi
şişlemiş, şişe, keşişe, şiş demiş.
Şavşatlı
Şaban, şarkışlalı şipşakçı Şekip, bir de şıp sevdi Şehime Şişhane’den
şeytankuşu mu, şömine masası mı, masa şemsiyesi mi, şoşon mu, şezlong mu ne,
bir şeyler almaya gittiler.
Issız
Sivrihisar’ın sarsıntısız şosesi üstünde zırıltısız sızıltısız bir yaz köşesi
seçip sazsız, cazsız ve susuz, içkisiz sırf sosisonla işsiz bir yaz sürmek
isteyişimizin sırrını sezişinize serzenişsizce sustum.
Sazsız sözsüz,
sarsıntısız bir yaz meşesi için işsiz, sessiz, serseri bir Sivrihisarlı
isteyişimizin sızısını size serzenişlerle anlatamam ki.
Şu köşe yaz
köşesi, şu köşe kış köşesi, ortada boş su şişesi.
Paşa tası
ile beş tas has kayısı hoşafı
Şemsi Paşa Pasajı’nda
üç tas has kayısı hoşafı…
Şu şosenin,
serili serseri resimleri şasisinin şoşonsuz taşımasına şaşarsınız da, şosenin
sansarlaşmış suratlı dişsiz şaşı anası onun şu son şansına şaşmaz mı
sanırsınız?…
Şu dağda beş
boş eşek, beşi de bez yüklü besili beş boz eşek.
Cemil,
Cemile, Cemal cumaları cilacı cüce Canip’in cicili bicili cumbalı ciltevinde
cümbür cemaat cacıklı civcivle cücüklü cacık yerler, sonra da Cebecili cingöz
coğrafyacının cinci ciciannesinin cırcırböceğini dinlerler.
Ocak
kıvılcımlandırıcılarından mısın, kapı gıcırdatıcılarından mısın? Ne ocak
kıvılcımlandırıcılarındanım, ne kapı gıcırdatıcılarındanım.
Cumaları
cumadan cümbür cemaat cicili bicili, cücüklü cacıklı cingöz, candan ciltçi
Cemal’in cumbalı evine koşardık.
Cinlerin
civcivleri çın çın sessizlikten çıkıp çinili köşkün camlarında cikciklediler.
Cahit
Halep’e gidecekti, bir deste kaşık alacaktı, ucunu alacalatacaktı. bilmem aldı
alacalattı, bilmem aldı alacalatacak.
Cüce Çinici
celalli hoca Çebi, geceleri içki içince gizlice marpuççular içindeki
züccaciyelere gidip, içi Çince yazılı cevizcikleri ciro için iç içe geçmiş
cicili bicili üç çeşit biçimsiz civalı cam çubuğu cepceğizine indirdi.
Cırcır
böceği çeneli ciciannenin çıtır pıtır kızının çıtı pıtı çıtkırıldım çocuğu için
çıtı pıtı hanım, ciciannesine çatmış, çıkışmış.
Çapakçurlu
çapaçul çarkçıbaşı çaylak Zülküf, Çatalcalı çakmakçı çivit Cahit’e: -Behey
çaçabalığı çepiç, çerçi, çakaloz, çayırhorozu, çöpçatan, çurçur, çirişotu
demiş.
Çatalağzı’nda
çatalsız Çatalcalı çatalcının çarpık çurpuk çançiçeğine çalçene Çoruhluya
çarptırmasına, ne dersin?
Çarık çorap
dolak, ben sana çarık çorap dolak mı dedim?
Çatalca’da
topal çoban çatal yapar, çatal satar. Nesi için Çatalca’da topal çoban çatal
yapar çatal satar? Kârı için Çatalca’da topal çoban çatal yapar çatal satar.
Çapakçurlu
çipil Çatal’ın çar çur ettiği çil çil liraları çöpçatan çakmakçının çivitçi
kızı iç etmiş.
Çal çene
çalgıcı çingene çarşıda çerçi cincinin çaldığı üç çift çerçeveyi camcı
Celalettin’e önce çıtalattı da mı çiviletti, önce çivilettide mi çıtalattı?
Tahrilli ve
talihli tentürdiyotçu tetik Tahir’le tahterevallici tekinsiz Tevfik’in
talimhanede ters türs konuşarak terter tepinip tir tir titremeleri Turhallı
tombul Turgut’u tıpış tıpış tosbağa sokaktaki tömbekçiye doğru yürüttü.
Talihli
Tahir’in titrek Tevfik’i ters türs söz ederek tir tir titretmesi tahin ve tahıl
işini Turhallı tombul, tuhaf Turhan’a vermesi doğru mu?
Tokmakçı
tokmağını tokmaklattırıyor mu, tokmaklattıramayıp topuzcudan topuz yiyor mu?
Topal
Talip’le Tophane’li Tahsin, tahteravalli tahtasından tepetaklak tortop taşların
ortasına düştüler de, ne tahteravalli tahtasını tazmin ettiler, ne de
tahteravalli tahtasını tamir ettiler.
Taşlı
tarladaki terasta talaşlar tutuşunca başlayan telaş, talaşların tamamıyla ve
büsbütün tutuşmasıyla artmış. Tutuşan talaşları görüp tellaklar telaş ettikçe
talaşlar tutuşmuş, talaşlar tutuştukça tellaklar telaş etmiş ve terasın
trabzanına tutunmuş bakan Trabzonlu teşrifatçı titiz Tahsin Tevfik, talaşlar
tutuştukça telaş eden tellaklara boşuna telaş ediyorsunuz, demiş.
Jurnâlci
Jale ile jenaratör Müjgân, Japonya’dan jilet, jant, jet, jambon, jelatin,
jartiyer, jeton, jarse, Japongülü getirdiler.
Jale’nin
jurnâlci Jilet Japon’u jambon, jeton, jarse istedi.
Nobran
Nadir’in Nallıhan’da naneruhu, nalın, narenciye, nergis alıp sattığı, namlı
Nesrin’e de nazikâne nazım, nesir, nesep, nesiç, nemelâzımcılık, nezaket,
nikelâj, nüans, nümayiş, nukut, noel, nöbet şekeri üzerine nutuk attığı
söyleniyor.
Namlı
Nallıhanlı Nesrin’in nalınlarını nazikâne nergis satan nöbetşekeri alan
Nezaket’e vermesine ne dersin?
Nargileli
Nuri, nameci Nilüfer’e nargilesinden ne nameler dinletmiş.
Lehistanlı
lûngur lânfır likorinoz lâfebesi, lôstromo, Lüleburgazlı Leylâ ile Lâlelili
Lâle’ye leblebi ile likör ikram etmiş.
Lüpçüler,
lütfen lüzumlu lüzumsuz lâkırdıları bırakın da lüferlerinizi yiyin,
lülelerinizi tüttürün.
Lângır
lûngur lâflamadan leblebiye lâfebeliği, lüpçülüğü lüplemeden Leylâ’dan Lâle’yi
sorun.
Ramazanda
Rizeli Remzi rüküş Rümeyşa’ya rastlamış da: römorkör, riziko, rokoko,
Ruhülkudüs, rüzgârgülü, rıhzır, rehabilitasyon, rızk, rot, rop, rint, ring, ray
ve radyoaktivite nedir diye sormuş.
Zonguldaklı
Zaloğlu Zöhre’nin kızı Zuhâl, zibidi Zeki’yi ziyafette zil zurna görünce
zıvanadan çıkmış. Beri bak zibidi zeki, demiş: Sen zevç değil, zahiren
zahireci, zalim, zevzek, zikzaklı, züğürt, züppe, zırtapozun ve de zerzevatın,
zırzopun tekisin!
Zamanı
gelsin diye, samanı saklayan Zihni, saatinin zemberiğinden saman sarısı
seslerin serpildiğini hissedince zır zır ağladı.
Sedat
Tınaz’ın bütün tasası suratsız teyzesine rastlamadan önce set üstünde sırtını
zerzevat sepetinin pis tepesine sürten sıska sülük tazısını tuz tortusu
tütsüsüne tutmasıydı.
Zerzevatçının
sepetini sıska sülük, tatsız, tuzsuz, sert sırtlı biri zigzaglar çizen tazı
gibi taşıyordu.
Dadaylı
dayımın Dodurgalı düdük deli dedesi, diline doladığı debdebeli dedim dedisiyle,
dırdırını dilinden düşürüp de bir kez olsun doya doya düden diyemeden, düdenin
dallara doldurduğu doyumlu yemişlerden doyasıya yiyemeden dar dünyadan göçüp
gitti.
Dilenci
dalları dama düşürdüğü için mi dövüldü, dama düşen dalları diline doladığı için
mi dövüldü?
Düşkün
düşündeş düşünselde düşçü düşünsellikle düşünceleme düşselliğini düşünden
düşüremez. Düşürürse eğer düşüncelik düşüncesizlikle düşündürücü bir
düşünsellik kazanır.
Vedat’ı
caddede durdurdum da dedim ki: Şu dar dünyada delilerle dertli dedeler içinde
didindin durdun da kendi derdini döküp dereden tepeden dört çift lakırdı edecek
bir hemderdi neden bulamadın?
Damdan
geldim, dedem dedim, demli çay istiyor.
Didim didim
dit dedim dedeme, dom dom konuşma.
Dum dum
kurşunu dum dum değil dom dom patlar.
Dım dım da
dım dım, dım dım da dım dım, dım dım da dım dım, ben bu dımdımdan bıktım.
Dombaylı
dümbül düdük dümbelekçi düdükçünün debdebe delisi dadaylı dedikoducu didaktik
dedesi Dodurgalı didikçi dudu dadısı ile dudaksıllaştırmadıkları için durup
dinlenmeden dadadididödödududüdüdododıdı dedi durdu.
Dört
deryanın deresini dört dergâhın derbendine devrederlerse, dört deryadan dört
dert, dört dergâhtan dört dev çıkar.
Dedemanda
dayımın düdük delisi debdebeli deli dolu Doğan, doya doya doydum demeden, dedim
dediye dırdıra düşmeden gitti.
Kendirlili
kemençeci kekeme Kerim, kentlerin keşmekeşliğine kesin kes karşı çıkıyor ve
keşke Keşan’da keşkekçilikle kesmeşekercilik yaparak kereste, kerevet, kereviz,
ketenhelva, kendir, kenevir, kemençe, kelem, kekik, keklik satıp kelepircilik
ederek rahatıma baksaydım, diyor.
Bir tarlaya
kemeken ekmişler. İki kürkü yırtık, kel, kör kirpi dadanmış; biri erkek kürkü
yırtık kel kör kirpi, öteki dişi kürkü yırtık, kel kör kirpi. Kürkü yırtık
erkek kel, kör kirpinin yırtık kürkünü, kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin
yırtık kürküne, kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin yırtık kürkünü, kürkü yırtık
erkek kel kör kirpinin kürküne eklemişler.
Keşmekeşli
kekeme Kerim, Kendirlili ketenhelvacısına, kemik, kekik, kendir, kenevir sattı.
Karaburunlu
kabadayı Kadir, kafakâğıdını Kadirlili kadir bilmez kapkaççı Kasım’la,
Kahire’deki Kalecikliler kahvehanesinde kalamarla kafuru satan kaparozcu
Kuzguncuklu Kozmonot Kâzım’a kaptırmış.
Kafakâğıdını
kabadayı Kadir’e kaptıran kapkaççı Kasım’ın Kahire’deki kalecikli kaparozcusu
geldi.
Kasımda,
Kâzım’la Kasım dayım, daima, sahi, Salih sen sabah sabah sahneden sahaya
Hamit’i sahadan sahneye de Hamide’yi mi yolladın, diye sorar.
Karakış
karlıdağı karla kavururken, kaşı kırkık kırk kulaklı Kasım, kırk kırık küp ve
kırkık kırk kuzu ile tokmaklı Kırkız Kalesi kapısında karkasının gerilerini
kızgın kargılarla dağladı.
Kara kazın
kısa kayışını kasışına kızmayışına şaşmışsın da, kuru kazın kazışıp kayışı
kazısına şaşmış kalmışsın.
Kilisli
kikirik kilimci, Kilizman’daki kilitli kilisede kimliğini kimseye sezdirmeden,
kucak kucak kuskuslu kuşkonmazı kukumav kuşuna, kişiliksiz kulağakaçan kirli
kirloz kirpiye de, Kuşadası’nın kuşhanesindeki kuşbaşlı kuşbazla birlikte önce
kişnişli kuşüzümünü, sonra da Kumla’nın kumlu kumlu kuşkirazını yutturmuş.
Kikirik
kuşçubaşının kilimci kirlozu kuşbaz Kurut Kuşadası’na kukumav kuşu götürüp
kişiliksiz kuskusluya vermiş.
Kınıklı,
kılıbık kırpıntı Kıyasettin, Kırımlı kılkuyruk kıtmiri kıkır kıkır kıkırdatarak
küskütük küçümen küfeci külhaniyle külüstür Kürşat’ı külünklü küngür üstüne
küttedek devirdi.
Kırıkhan’daki
kırıkçı kırçıl Kıvanç’ın kırgın kırıkçısı, kırmızı kırda kıkır kıkır
kıkırdayarak Kırımlı kıkırdakçının kızıl kırlangıçlarını besliyormuş.
Kürkü kürke
kürkçü ular; kürekçi kürekle kürür karır; kürsü ile kürdan, kürkas, kürit ile
küskün, küskütük, kürtün, küriyumla kürevi apayrı.
Kıkır kıkır
kıkırdayan küfeci, külüstür Kürşat’a küfür etti.
Kırk kırık
küp kırkının da kulbu kırık kara küp.
Kıyma
kıyamayan kırık kollu kasap Keramettin, karşıda körkütük kıyma kıyan kasap
Kâmil’den kokmuş kokoreç aldı.
Söyle kızım
kızına, o da söylesin kızının kızına, ağlatmasın kızınızın kızı, kızımızın
kızını.
Koca kokoz
kokainman kokorozlana kokorozlana Kazablankalı kozmonot Köstler’e: Kök, kok,
köken, kokot, kök sökmek, kokoreç, kökmantar, köknar, köçekçe, körkandil,
krematoryum, kösnüklük ne diye sormuş.
Kâni’nin
kafası Kâbil’i kabil değil kabûl etmez.
Kokorozlanan
koca köstek, kostak kostak kostaklanmış, kök sökmek, kösnül kösnül bakmak da ne
oluyor, demiş.
Yalancıoğlu
yalıncık Yayla Dağı’nın yahnisini yağsız yiyebilirse de Yayla Dağı’nın yağlı
yoğurdundan, Yüksekova’nın yusyumru yumurta yumurtlayan tavuklarından, bir de
yörük ayranıyla yufkasından asla vazgeçemez.
Yitik
yerleri yollarda yorgunluktan uykusuzluktan yıkıla yıkıla yürüyerek yangın
yörelerinden sonra yakalayabildiler.
Bu yapıyı
yıkıp yapsak da mı otursak, yoksa yapmadan otursak da mı yıkıp yapsak?
Güneyli
girgin gammaz Galip Gavurdağı’nda güpegündüz galeyana gelmiş de, Gülgiloğlu
Gaziantepli Gazup gazinocuyu Gölköylü gitaristle birlikte Gümüşhane’ye göndermiş.
Geçen gece
Gemerek’ten Gediz’e gelen Gebzeli gezginci gizemcilerden gitarist general
Genzel, gençlere gerçekdışılıkla gerçeklik dışı ilişkiler arasında ne gibi bir
geçerlilik gerçekliliği olduğunu sordu.
Gül dibi
bülbül dili gibi, gül dibi bülbül dili…
Galata
Kulesi kapısı karşısındaki kuru kahvecinin gıgısı çıkık, dişi kırık kurbağa
kafalı, karakoncoloz kalfası halkı karışıklığa getirip kahveye kavruk kakula
kırığı kattı.
Hahamhanede
hahambaşı hahamı homur homur homurdanır görünce, hemencecik heyecanlandı,
hızlandı, hoşnutsuz, hırçın hırçın giderken birdenbire karşısında beliriveren
Hôllândalı Helga’ya: Hah tamam! Haydi, hohla, hemen hoh de bakayım! dedi.
Hakime
hakem, hakeme hakim gerek.
Halam
halhallarla halkaları, halatları hallaççıya verdi.
Hayrabolulu
hamamzade Hamitle, Hayrettin’in hanımı Halide Harputlu, has undan hamur açıp
Halâskârgazi’de hassa alayından müteakit hamurkâr Hüsnü Hayrettin ile halası
Hayrünisa Hanım’ın hem hayretine sebep oldu, hem de hayranlığını kazanıp hayır
duasını aldı.
Batı tepede
tahta depo dibinde beytufet eden putlu dede tekkesinden matrut bitli Vedat, dar
derede tatlı duttan dürülü pide yutup pösteki dide dide dört ayda dört türlü
derde tutuldu.
Bir pirinci
birinci buluşta bir inci gibi birbirlerine bağlayıp, Perlepe berberi bastıbacak
Bedri ile beraber Bursa barına parasız giden bu paytak budala, babası topal
Badi’den biberli bir papara yedi.
Baldıran
dalları ballandırılmalı mı, ballandırılmamalı mı? Sonra o bala daldırılan
baldıran dalları dallandırılmalı mı, ballı dalla dallandırılmamalı mı?
Titiz,
temiz, tendürüst dadım, tadını tattığı tere demedini dide dide dağıttı da,
hiddetinden hem dut dalında takılı duran dirilti düdüğünü öttürdü, hem de
didine didine dedim dedi, dedim dedi, dedi durdu.
Üstü üç
taşlı taç saplı üç tunç tası çaldıran mı çabuk çıldırır, yoksa iç içe yüz ton
saç kaplı çanı kaldıran mı çabuk çıldırır?
Üç tunç tas
has kayısı hoşafı.
Al bu
takatukaları, takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları
takatukalamam derse, takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al gel.
Elalem bir
ala dana aldı, ala danalandı da; biz bir ala dana alıp ala danalanamadık.
Eller
bazlamalandı da biz bazlamalanamadık.
Kırk kırık
küp, kırkının da kulbu kırık kara küp.
A be kuru
dayı, ne kuru sarı darı bu darı, a be kuru dayı!
İbiş’le
Memiş mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?
Şu karşıda
bir dal, dalda bir kartal; dal sarkar, kartal kalkar; kartal kalkar, dal
sarkar. Dal kalkar, kartal sarkar, kantar tartar.
Şu karşıda
kara kuru kavak, karardın mı ey kara kuru kavak, sarardın mı ey kara kuru
kavak!
Bu yoğurdu
sarımsaklasak da mı saklasak, sarımsaklamasak da mı saklasak?
Bu yoğurdu
mayalamalı da mı saklamalı, mayalamamalı da mı saklamalı?
Sizin damda
var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek.
Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek, bizim damdaki beş boz başlı beş boz
ördeğe, “siz de bizcileyin beş boz başlı beş boz ördek misiniz”, demiş.
Değirmene
girdi köpek, değirmenci çaldı kötek; hem kepek yedi köpek, hem kötek yedi
köpek.
Türkçe,
yazıldığı gibi okunan bir dil değildir. Tüm dünya dillerinde olduğu gibi,
Türkçe’de de standart konuşma dili kuralları bulunmaktadır. Aşağıda, bu kuralların
bazılarına ilişkin açıklayıcı bilgiler ve örnek sözcükler bulacaksınız:
Kaynaşma
ünsüzlerinden <y>, eylem köklü bir sözcükte bulunuyorsa konuşma dilinde
kendisinden önceki ünlü daralır.
Örnek:
arayan –
arıyan,
gelmeyen –
gelmiyen,
olmayan –
olmıyan,
görmeyen –
görmiyen gibi.
Gelecek
zaman eki [AcAk], konuşma dilinde c’den önceki ünlünün daraltımıyla sesletilir.
Örnek:
yapacak –
yapıcak,
gelecek –
gelicek,
olacak –
olucak,
dönecek –
dönücek,
duracak –
durucak,
gülecek –
gülücek gibi.
Kaynaşma
ünsüzü <y> ile gelecek zaman eki [AcAk] birlikte kullanıldığında, konuşma
dilinde <y>’den önceki ünlü daralır, y ile c arasındaki ünlü düşer.
Örnek:
arayacak
– arıycak,
gelmeyecek –
gelmiycek,
olmayacak –
olmıycak,
görmeyecek –
görmiycek,
duymayacak –
duymıycak,
bükülmeyecek
– bükülmiycek gibi.
Ulama: Bir
sözcük ünsüzle bitiyorsa, onu izleyen sözcük ünlüyle başlıyorsa, durak yoksa ya
da ulamanın etkisiyle anlam farklılığı olmuyorsa, ünsüzle ünlüyle
birleştirilerek sesletilir. Daha sonra, öğretmenin örnekler yazıp ulama
yapılacak yerlerin altını çizmesi.
Örnek:
kalem almak,
top oynamak,
çay içmek,
ekmek almak,
dün akşam,
sonuç
olarak.
Türkçede bazı sözcüklerde ses düşmesi görülebilir. Bunlardan
bazıları şunlardır: Burada, şurada, orada, nerede, içeride, dışarıda. Bu
sözcüklerin okunuşları burda, şurda, orda, nerde, içerde, dışarda
biçimindedir.Haber metinlerinde, resmi ya da bilimsel nitelik taşıyan
metinlerin aktarımında bu kural uygulanmaz.
Soluğun
Doğru Kullanımı
Diksiyonun
temelinde, soluğun doğru kullanımı, bir başka deyişle soluğun dizginlenmesi
bulunmaktadır. Soluğun dizginlenmesi, tam zamanında yeterli ölçüde soluğun
alınması ve alınan bu soluğun sesletimde (okuma ya da konuşma) azar azar
verilmesidir. Soluk sakin, derin, düzenli, çabuk ve gürültüsüz alınmalıdır.
Soluk
alırken dikkat edilmesi gereken 2 kural vardır. Bunlardan ilki, omuzlar ve
göğsün üst kısmının hareket etmemesi; diğeriyse, karın kaslarıyla karnı dışa
doğru biraz iterek alçalan ve genişleyen diyafram kasına yeterli boşluğun
sağlanmasıdır.
Konuşmayı
gerçekleştiren organların yapısı, nitelikleri ve işleyişi Fizyolojik Sesbilim
adı altında incelenmektedir. Konuşma işlemi, çeşitli organlarımızın ortaklaşa
işleyişiyle gerçekleşir. İnsan dilinin sesleri, akciğerlerden gelen soluğun
gırtlakta tını oluşturması, bu tınının ağız ve burun boşluğunda şidetlenmesi ve
ağız içinde bulunan konuşma organlarının farklı biçimleriyle birbirinden farklı
seslerin oluşumuyla gerçekleşmektedir. Bu seslerin birleşimiyle de seslemler ve
sözcükler oluşur. Görüldüğü gibi, konuşmamızın temelinden solunum aygıtımız
bulunmaktadır.
Solunum
aygıtının asıl görevi, vücuda oksijen sağlamak, içerdeki karbondioksit ve su
buharını dışarıya atarak yaşamayı sürdürmektedir. Ana organı akciğerlerdir.
Akciğerler karın ve göğüs boşluğunu ayıran diyaframın üstündedir. Her iki
yandaki kollarıyla soluk borusuna bağlanırlar. Bronş denen anakollar akciğerler
içinde birçok kola ayrılırlar. Gittikçe çoğalıp küçülen bu dallara bronşçuk
denir. Uçlarında hava kesecikleri vardır. Alınan havayla hava kesecikleri dolar
ve akciğerlerin oylumu büyür. Verilen havayla boşalıp küçülür. Soluk alırken
göğüs kasları, verirken karın kasları ve diyafram hareketlenir.
Tekrar
konunun başına dönecek olursak, fizyolojik olarak konuşmamızı akciğerlerden
gelen soluğun gırtlakta ses oluşumu ve bu oluşan sesin de ağız içindeki
organlarda anlamlı seslere dönüşümüyle gerçekleştiririz. Akciğerlerin alt
kısmı, üst kısma oranla 3 kat daha geniş hacme sahip olduğundan ve konuşma
sırasında soluğun azar azar verilmesine olanak sağlayan en önemli kasın
diyafram kası olmasından dolayı soluğu akciğerlerin alt kısmından almalıyız.
Bunun için de soluk alırken dikkat edilmesi gereken 2 kural bulunmaktadır. İlki
omuzların yükselmemesidir ki, omuzların yükselmesi soluğu akciğerlerin üst
kısmından aldığımız anlamına gelmektedir. İkincisiyse, soluk alma sırasında
karın kaslarıyla karnın dışa doğru biraz itilmesidir.
BU KONUYLA
İLGİLİ BAZI EĞİTMENLERİN VE İNTERNETTEKİ BAZI YAZILARIN; “SOLUĞU AKCİĞERLERE
DEĞİL DİYAFRAMA ALMANIZ GEREKİR” GİBİ İÇERİKLER AKTARDIKLARI GÖZLENMİŞTİR.
TAMAMIYLA YANLIŞ VE BİLİMDEN UZAK BİLGİLER OLUP, BU YORUMLARI UYGULAMANIZ
DURUMUNDA SOLUK ALMAYI YANLIŞ EDİNMİŞ OLABİLİRSİNİZ.
KONUYLA
İLGİLİ BİR BAŞKA ÖNEMLİ KONUYSA, DİYAFRAM KASINIZI KULLANMA KONUSUNDA DENEYİMLİ
VE UZMAN BİR EĞİTMENDEN DESTEK ALMANIZI ÖNERİRİZ. YANLIŞ YAPACAĞINIZ
UYGULAMALAR AYNI ŞEKİLDE YANLIŞ EDİNİMİNİZE NEDEN OLABİLİR.
Soluğu
alırken, dikkat etmeniz gereken 5 nitelik bulunmaktadır: 1. Sakin, 2. Derin, 3.
Düzenli, 4. Çabuk ve 5.Gürültüsüz soluk alınmalıdır.
Özellikle 4.
ve 5. nitelikler toplumumuz tarafından yaygın yapılan yanlışlardır.
Topluluk karşısında konuşurken heyecanlananların da öncelikle
doğru soluk almayı bilmesi ve diksiyon kurallarına uyması gerekir.
GÜZEL KONUŞMAYA HAZIRLIK
GÜZEL KONUŞMANIN ÖNEMİ
DOĞRU VE GÜZEL KONUŞMANIN TOPLUMA KAZANDIRDIKLARI
- Barış
ortamı sağlanır
- Kültürel
ve sosyal ilişkiler artar.
- Toplumların
diğer toplumlar arasındaki itibarı artar.
- Ekonomik
ilişkiler düzenli hale gelir.
DOĞRU VE GÜZEL KONUŞMANIN TOPLUMA KAZANDIRDIKLARI
- İnsanlarla
doğru iletişim kurabilmek;
- Meslekte
başarı kazanmak,
- Toplumda
saygı görmek,
- Dinleyenleri
ikna edebilmek,
- Tercih
edilmek,
- Başarılı
olmak,
- İnsanların
kalplarını kazanmak
KONUŞMADA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
KONUŞMA KUSURLARI
- Ana dili
iyi kullanamamak,
- Yerel
ağızla konuşmak,
- Ses tonunu
ayarlayamamak, kontrol edememek,
- Sözcükleri
doğru telaffuz edememek,
- Konuşmayı
gereksiz yere uzatmak,
- Kendini
övmek, yapmacık davranışlarda bulunmak,
- Eleştiriye
kapalı olmak,
- Beden
dilini, mimikleri doğru kullanamamak,
- Argo ve
kaba sözler kullanmak,
- Heyecanını
yenememek,
- Sözcükleri
tekrarlamak,
- Eee…,
ııı…, aaa… gibi sesler çıkarmak.
KONUŞMADA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
1.
Canlı, inandırıcı, ilgi çekici, olma:
Konuşmamızı baştan sona canlı bir havada dinlenebilmesi için ifadelerimize, ses
tonumuza ve özellikle hareketlerimize ayrı bir özen göstermeliyiz.
2.
Konuşma süresinin kontrolü: Verilen süreye
bağlı kalmamız dinleyicilere saygı gereğidir. Konuşmamızı bu süreye uygun bir
şekilde planlayıp sunmalıyız.
3.
Vurgu, tonlama, telaffuz: Konuşmacı ile
dinleyiciler arasındaki iletişimi sağlayan sesimizdir. Bu nedenle telaffuz
tonlama ve vurgumuza dikkat etmeliyiz.
4.
Üslubu, sözcükleri amaca göre belirleme:
Konuşmacılar ile dinleyiciler arasındaki dinleyiciye ve konuşamaya yapılan
ortama göre belirlemeliyiz.
KONUŞMANIN UNSURLARI
1.
Bedensel davranış: Duruş, jest, mimik gibi görsel simgeler konuşmanın
temek öğeleridir.
2.
Ses: Ses ile kişilik arasında yakın bir ilişki
vardır. Bir dilin sözcükleri anlam bakımından zengin olabilir. Bu zenginlik,
ancak ses ile sözün doğru birleşimiyle belirtilebilir.
3.
Dil: İnsanlar arasında anlaşma arcı olan dil; duygu,
düşünce ve istekleri ifade etmede kullanılır. Konuşma sırasında duyguların,
düşüncelerin tam ve doğru olarak iletilebilmesi için telaffuz ve üsluba dikkat
etmek gereklidir.
4.
Düşünce (Zihinsel
Etkinlik): Zihinsel etkinlik konuşmanın görsel
ve işitsel ögelerle ifade edilmesinden önceki süreçtir.
Konuşmacı
işe önce zihinsel oluşumlarla başlar, sonra bu oluşumları dilin kalıplarına
aktarır, bu kalıpları seslendirir, en sonunda da jestlerle, ses ve söz halinde
sunar.
DİKSİYONUN ÖNEMİ
DİKSİYONUN KURALLARI
- Hece ve
sözcük vurgusuna dikkat etmek,
- Sesleri
doğru boğumlamak,
- Jest,
mimiklere dikkat etmek,
- Yerinde ve
doğru tonlama yapmak,
- Sözcüklerin
anlam değerlerine göre sesi kullanmak,
- Uzun ve
kısa heceleri doğru söylemek,
- İşitilebilir
bir sesle konuşmak.
KONUŞMA VE YAZI DİLİ ARASINDAKİ FARKLAR
- Yazı dili
yazım kurallarına, konuşma dili söyleyiş kolaylığına önem verir.
- Konuşma
dilinde cümleler genellikle kısadır, yazı dilinde uzun cümleler vardır.
- Yazı
dilinde cümleler kurallıdır. Yüklem sonda bulunur. Konuşma dilinde ise
devrik ve eksiltili cümleler çoğunluktadır.
- Bir
ülkenin çeşitli konuşma dilleri ve ağızları bulunmasına karşılık yazı dili
tektir. O ülkede yaşayan insanlar okuyup yazarken bu ortak dili kullanır.
- Yazı
dilindeki alfabe sistemi bütün sesleri göstermeye yetmez. Bu yüzden
konuşma dilinde bazı seslerin farklı seslendirildiği görülür.
- Yazı
dilinde anlamı kolayca ifade etmeye yarayan noktalama ve imla kurallarının
yerini konuşma dilinde vurgu, tonlama, duraklama gibi özellikler alır. Bu
özellikleri kazandıran diksiyon sanatıdır.
TÜRKÇEYİ DOĞRU, GÜZEL VE ETKİLİ KULLANMAK
Türkçede
yaygın olarak yapılan hataların ve Türkçeleri dururken yabancı dillerden
sözcükler kullanmanın başlıca sebepleri şunlardır:
- Kendi
benliğini tanımamak, benliğinden uzaklaşmak,
- Alışkanlığı
bırakamamak,
- Aşağılık
duygusu,
- Bilgili
görünme isteği ve özenti,
- Yabancı
sözcüklerin Türkçe karşılığını bilmemek ve aramamak,
- Türkçelerini
beğenmemek.
Türkçenin Doğru Kullanımına Yönelik Öneriler:
1.
Türkçenin, özellikle magazin basınının
başını çektiği kültür ve dil kirliliğinden kurtarılması ve dilin kurallarına
uygun olarak kullanılması amacıyla, toplumu bilinçlendirmek, gerekli yerleri
bilgilendirip uyarmak.
2.
Sözlü ve yazılı anlatımda, Türkçe
karşılıkları bulunan yabancı sözcüklere yer vermemek (bazı terimler ve mecburi
haller dışında)
3.
Özellikle günlük konuşmalarda Türkçenin
kendine özgü cümle yapısın korumak için cümle yapısıyla ilgili hatalı
kullanımları ve Türkçe dil bilgisi kuralları ile ilgili hataları düzeltmek
konusunda bilinçli olmak.
NEFES VE SES EĞİTİMİ
DOĞRU NEFES ALMANIN ÖNEMİ
Nefes
alma çalışmaları önemli bir bölümünü oluşturur. Günlük konuşmalardan dramatik
çalışmalara kadar her alanda kusursuz bir diksiyon için, nefes, gerekli bir
biçimde kullanılmalıdır. Doğru nefes almak bazı hastalıkların oluşmasını da
engellemektedir.
En
doğru nefes alma şekli bebek gibi nefes almadır. Bebeklerin nefes almalarına
dikkat ettiğimizde karınlarının nefesle yükselip alçaldığını görürüz. Bu, derin
ve yavaş nefes almalarının sonucudur. Zamanla, insanın nefes alma alışkanlığı
yürüme sporuyla sağlanabilir. Çünkü yürüme sırasında yanlış nefes almak zordur.
YANLIŞ – YETERSİZ NEFES ALMAK
Ses
tellerini titreşime geçiren, sesin tınlamasını gerçekleştiren nefestir, bu
nedenle nefes doğru, düzenli kullanılmalıdır. Doğru nefes almak için şu
hususlara dikkat edilmelidir:
1.
Gereğinden fazla nefes almamalıdır
(Mekanizma rahatsızlanır, göğüs sıkışır ses zorlanır…).
2.
Gereğinden az nefes almak da yanlıştır (
Kişi nefessiz kalır, başladığı cümleyi bitiremez, sesin kuvveti düşer.)
Nefes,
ses üretim merkezini harekete geçiren bir güçtür. Üretim merkezi gırtlaktır,
doğru alınmayan ve doğru kullanılmayan nefes, merkezi zorlar, yıpratır,
üretimin (sesin) kalitesi düşer.
NEFESLE BEYİN VE VÜCUT FONKSİYONLARININ İLİŞKİSİ
Sağlığımız,
kan dolaşımı sistemiyle doğrudan ilişkilidir. Kan dolaşımı sistemi nefesle
beslenir ve temizlenir. Kan, yeterli oksijenden mahrum kaldığında bedenimizdeki
toksinler temizlenmez. Üstelik kaslar, oksijensiz kalır. Kanın yeterli oksijen
taşıması ve zehirli maddeleri dışarı atması için kullanılan lenf sistemi
bu durumda yavaşlar vücut hantallaşır. Kontrolü güçleşir. Zaman içinde depresif
durumlar oluşur.
Beyin
hücreleri çalışmak için saf glikoz ve oksijen kullanır. Beyne giden kanda
oksijen miktarı azaldığında beyin, glikoz ihtiyaç duyduğu yeterli oksijen
ulaşmazsa bu süreç işlemez. Bilgi işlemez., hafızaya kaydolmaz veya yavaş
kaydolur. Geç algılama, geç fark etme, çabucak unutma gibi durumlar ortaya
çıkar.
DOĞRU NEFES ALMA TEKNİKLERİ
Doğru
nefes alma çalışmaları beş aşamada gerçekleşir.
1.
Diyaframı kullanabilmek.
2.
Nefesi diyaframda tutmak
3.
Nefesi tasarruflu kullanmak
4.
Nefes alıştırmaları
5.
Dinleme-rahatlama alıştırmaları
SES İLE İLGİLİ ÖZELLİKLER
Ses Rengi, Ses Aralığı
İnsanı
diğer birçok canlıdan ayıran en önemli özellik, sesi ve bu sesle yaptığı
iletişimdir. Her insanın doğuştan sahip olduğu bir ses frekansı (aralığı)
vardır. Bunun içerisinde kullanımı ve sesin karakteristiğini belirleyen renkler
bulunmaktadır. Ses aralığı eğitimle genişletilebilir.
Ses
eğitimi alındıkça sesin rengi belli olur. Sesin bir oturma, şekillenme süresi
vardır. Bu süre sonunda sesin rengi netleşir. Her insansın bir konuşma bir de
şarkı söyleme şekli vardır. Her şarkı söyleyen ve konuşmacı ses aralığını iyi
tanımalı, sesinin rengini bilmelidir.
Güzel
etkili konuşma ses çıkışı ile nefesin kullanımı arasında başarılı bir uyumla
gerçekleşir. Düzgün bir sesin temel özelliklerinden biri de işitilebilirliği
(yüksekliği) dir.
Sesin İşitilebilirliği (Yüksekliği)
Bir
konuşmacının sesini karşısındakine duyurabilmesi, iyi bir konuşmanın
başlangıcını oluşturur. Konuşmacının sesi işitilmezse konuşmacı ve dinleyici
arasında iletişim gerçekleşmez. Alçak veya çok yüksek sesle konuşmak,
dinleyiciyi tedirgin eder. Konuşma ortamına göre sesi ayarlamak önemlidir.
Uygun
ses, dinleyici kitlesini tamamen kuşatabilen sestir. Konuşmacı aşağıdaki
soruları dikkate alarak ses yüksekliğini ayarlamalıdır.
1.
Kaç kişilik bir gruba konuşuluyor?
2.
Salon ne kadar geniş?
3.
Ortamda gürültü yapan var mı?
4.
Ses, gürültü gibi çıkıyor, rahat duyuluyor
mu?
SES SAĞLIĞI
SES SAĞLIĞINI KORUMAK İÇİN UYULMASI GEREKEN KURALLAR
1.
Boğazınızı kazır tarzda temizlemeyiniz,
öksürmeyiniz ve bağırmayınız.
2.
Konuşurken sizin için doğal olan ses
perdesini kullanınız.
3.
Sesinizi kullanırken nefesinizi ayarlamayı
öğreniniz.
4.
Uzun süreli konuşmayınız.
5.
Gürültülü ortamlarda konuşmayınız.
6.
Sigara ve alkol kullanmayınız.
7.
Bol sıvı alınız.
8.
Bulunduğunuz mekânları nemlendiriniz.
9.
Toplum önünde konuşmadan önce sesinizi
ısındırınız.
10. Yeme içme kalitesini ve düzenini sağlayınız.
11. Aşırı sıcak ve soğuk yiyecek ve içeceklerden uzak
durunuz.
SES SAĞLIĞI
Ses
çıkartmamızı sağlayan organlar; akciğerler, gırtlak ve daha yukarıdaki ağız,
burun ve yutak boşluklarıdır. Sistemlerin mekanik işlevini ve sistemler
arasındaki uyumu etkileyen herhangi bir problem, seste bozulmaya sebep
olmaktadır. Sesin gerçek kaynağı olan ses telleri üzerindeki problemler,
titreşimi engellemekte ve ses kaynağında değişime yol açmaktadır.
SES KISIKLIĞI VE SEBEPLERİ
Ses
kısıklığı, sesin hırıltılı, çatallı, gergin olması, şiddetinin ve inceliğini
değişmesi şeklinde tanımlanabilir. Ses kısıklığı, soğuk algınlığı ve diğer üst
solunum yolları enfeksiyonu sırasında ya da aşırı bağırmaktan kaynaklanan ses
zorlamalarında ortaya çıkar.
Ses
değişikliklerinin sebebi gırtlakta yerleşmiş olan ses tellerindeki sorunlardır.
Ses telleri nefes alma sırasında açılır, konuşma sırasında kapanır. Ses telleri
kadar ne sıkı kapanırsa ve ne kadar inceyse o kadar hızlı titreşir ve ses de o
kadar ince olur.
Sigara
içilmesi, ses kısıklığının bir diğer sebebidir. Ses kısıklığının daha nadir
sebepleri arasında alerji, guatr, sinir sistemi hastalıkları sayılabilir. Kuru,
soğuk ortamlar, yetersiz sıvı alımı ve asit içeriği yüksek veya midede asit
salgısını artıran gıdalar (kahve, çay şekerli-sütlü yiyecekler, nikotin,
narenciye türlü meyveler, alkol, aşırı baharat) aşırı yemek yeme ve tok yatma
alışkanlıkları ses orunlarına zemin hazırlamaktadır. Bu özellikleri taşımayan
durumlar genel olarak ses hastalığı ya da ses kısıklığı olarak adlandırılmaktadır.
SES ORGANLARININ EĞİTİMİ
Ses
organlarının eğitimi, diksiyon alt yapısını oluşturur. Gırtlağın ürettiği ses
tınlarken konuşma oranları devreye girer ve sese son şeklini verir. Böylece
konuşma olayı gerçekleşir. En muhteşem enstrüman olan sesin, ince ayarlarla
rengi bulunup kalitesi ortaya çıkarılmaktadır. Bunu için yapılması gerekenler
şunlardır:
1.
Sesi Isıtmak: ısınan kas daha esnek, kıvrak, güçlü ve
dayanıklı olur. Ses alıştırmaları kası çalıştırır, ısıtır ve ses organları
kolay yorulmaz.
2.
Sese Teknik Kazandırmak: Gırtlağa enstrüman özelliği kazandırmak için ses
alıştırmaları doğru uygulanarak en kolayından en zoruna kadar sürekli
yapılmalıdır.
3.
Boğumlama Uygulamaları: Kişi hangi dilde konuşursa konuşsun ünlüleri ve
ünsüzleri doğru boğumlamasını öğrenmelidir.
Sese
beğenilen bir özellik kazandırmak için ses organlarını iyi tanımak ve onları
iyi kullanabilmek önemlidir. Başta dil olmak üzere dudaklar, dişler, çene ve
ağız boşluğu konuşmacının sağlıklı bir konuşmayla denetim altına alabileceği
ses organlarıdır.
İFADENİN KUVVETLENDİRİLMESİ
VURGU VE TONLAMA
1.
Düz, yükselen, alçalan, yükselip alçalarak
dalgalanan, alçalıp yükselerek dalgalanan ses ve konuşma biçimlerine uygun
yerlerde kullanılması önemlidir.
2.
Bir şiir, bir yazı bir söz ne denli
duygulu ve dokunaklı olursa olsun okuyan kişi sesine o duyguyu, o coşkuyu
katamıyorsa kendisi de dinleyenler de tat almaz. Sese sevinç, beğeni, sevgi
gibi duygular katılmasıyla okuma ve konuşmalara canlılık kazandırılabilir. Bu
canlılığı vurgu ve tonlama sağlar.
3.
Konuşurken yapılacak yanlış vurgu ve
tonlama anlam karışıklığına yol açar, konulmadan beklenilen sonuca ulaşılamaz,
yanlış anlamaları ancak doğru bir tonlama önler.
4.
Eş sesli sözcüklerin anlamı vurguyla
belirginleşir. (Denizli’nin denizli bir şehir olmadığını biliyor
musunuz?)
5.
Doğru tonlamayı yapabilmek için hakim olan
duyguyu bilmek şarttır. (Artık sus!-Emir; Artık sus!-Yalvarma)
Sözcüklerdeki
bazı hecelerin diğerlerine göre daha baskılı ve şiddetli söylenmesine vurgu
denir. Türkçede vurgu genellikle son hecededir. Vurgu; Söze duygu ve
ahenk katmakla konuşmayı tekdüzelikten kurtarır, söze doğru değeri kazandırır,
anlatılanın kavranmasını kolaylaştırır. Sesi söyleyişi canlandırır.
VURGU VE ÇEŞİTLERİ
A. Sözcük Vurgusu:
1. Tek heceli
sözcükler vurgusuzdur (“ En, pek, çok” gibi zarflar hariç).
2. Çok heceli
sözcüklerde vurgu genellikle son hecededir. Yer adlarında durum değişebilir.
a. İki heceli yer
adlarında vurgu baştadır (İzmir, Konya, Samsun …)
b. Çok heceli yer
adlarında başa doğru sürülür; güçlü hecede yerleşir (Ardahan, Çankırı,
Tunceli…).
c. Birinci hece bir
iki sesli; İkinci hece üç-dört sesli ise ikinci hece vurguyu üzerine
çeker (Antalya, Denizli…).
3. Birkaç zarf,
bağlaç ve ünlemde vurgu baştadır (Şimdi, haydi, ancak…)
Not: Cins
adları özel yer adları olarak kullanılınca vurgu başa doğru kayar. “Kartal
büyük bir kuştur. Kartal’dan gelen tren.”
4. Ekler genel olarak
sözcük sonundaki vurguyu üzerlerine çeker (Çiçek, çiçekler,
çiçeklerimiz, çiçekli).
5. Yalnız şular
vurguyu üzerine çekmez. Vurgu kendinden önceki hecede kalır.
a. Olumsuzluk eki: -me,
-ma (Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.)
b. Soru eki: mi (Geldin
mi?)
c. -ce eki: küçültme
anlamında vurguyu üzerine çeker. (bolca, güzelce…) Küçültmeden
başka anlam ifade eden –ce eki vurguyu üzerine çekmez (kardeşçe, bence…).
ç. “ile, ise, idi,
imiş, iken” sözcükleri ek haline gelince vurguyu üzerine çekmez. Tebeşirle,
kardeşiyle, çalışkandı.
d. Ek-fiilin geniş
zaman tipinin –im, -sin, -iz, -siniz, -dir ekleri vurguyu
üzerine çekmez. (Çocuksun, kardeşiz…)
Not: Ek-fiil
olmayan –im vurguyu üzerine çeker. [(Ben) öğretmenim, (benim)
öğretmenim]
e. ki ve de bağlacı
vurguyu üzerine çekmez. Ayşe de geldi, bilirsiniz ki…
B. Cümle Vurgusu: Cümlede
en anlamlı sözcük vurgu ile belirlenir. Bazı sözcüklerin söyleyiş ve cümledeki
görevi bakımından baskılı söylenmesine cümle vurgusu denir.
1. Sonda bulunmayan
yüklemler özel olarak vurgulanır.
2. Cümlede yükleme
yakın olan sözcükler daha vurgulu söylenir. Bu nedenle cümlede vurgulanmak
istenen öğe yükleme yaklaştırılır. Sözcüklerin sırlarını değiştirmeden de
belirtme vurgusu ile cümleye farkı bir anlam kazandırılır.
3. Cümle başında
virgülle ayrılan özneler de vurguyu kendi üzerine çeker.
C. Şiddet (Berkitme) Vurgusu: Söze daha çok kuvvet vermek, dikkati canlandırmak
için kimi sözcüklerin şiddetli söylenmesidir. (İnsafsız benden beş
kuruşu esirgedi.).
Şiddet
vurgusunun en belirgin olduğu yerler beğenme, gücenme, kızma gibi yerlerdir.
Şiddet vurgusu hitaplarda görülebilir. Pekiştirme sıfatları, niteleme
sıfatları, asıl sayılar bu vurguya elverişlidir.
D. Dize Vurgusu: Şiirlerde,
dizelerde görülen sözcük vurgusuna “dize vurgusu” denir. Dize vurgusuyla
şiirdeki anlam belirginleşiri söyleyiş güzelliği ve inceliği artar.
TONLAMA
Tonlama
ses titreşimlerinin yükselip alçalmasıdır. Konuşmaya hâkim olan ana nokta,
çeşitli ses değişiklikleridir. Heyecan, korku, telaş, öfke gibi durumlarda
konuşma hızı artar; sevgi, üzüntü, saygı gibi durumlarda hız azalır. Konuşma
anındaki hız; duygulara, kişiliğe, yere ve dinleyicinin niteliğine göre
değişimler gösterir. Seslerin çeşitliliği, perdelenmedeki farklılıklar
konuşmada ezgiyi sağlayan ve besleyen kaynaktır. Yanlış tonlama, yanlış
vurgulamaya dayanır. Her ikisi birden cümlenin doğal ezgisini bozar. Anlam
aktarımını engeller, anlatım inceliklerinin ve etkileme gücünü düşürür.
Konuşmadan beklenilen sonuç elde edilemez.
DURAKLAMA VE ULAMA
1.
Bir cümle –hele uzunsa- baştan sona ayrı
tonda, aynı ritimde okunamaz. Ayrıca sözcükleri okurken onlara canlılık
kazandırmak, renk vermek de noktalamaya dikkat etmekle sağlanır. Soluk alma
yerleri, duraklar, vurgular ve noktalama işaretleri cümlede bir çeşit bağlantı
araçlarıdır. Onlarsız doğru ve iyi bir anlatım düşünülemez.
2.
Konuşmayı bozan ve çirkinleştiren
sebeplerden biri cümlelerin akıcı olmayışıdır. Türkçenin konuşma dilindeki
önemli kurallarından biri olan ulamayı bilmemek konuşmayı, okumayı olumsuz
etkiler.
3.
Ulama bir sözcüğün sonundaki ünsüz harfin
bir sonraki sözcüğün başında bulunan ünlü harfe bağlanıp birlikte
söylenmesidir. Ulama söz akışına pürüzsüzlük ve tatlılık verir. Uygun ulama ile
yapılan konuşmalar ve seslendirmelerde ses bir nehrin akışı gibi sakin ve
düzenlidir.
Ulamanın Yapıldığı Yerler:
1. Sessiz harfle
biten bir sözcüğün son harfi, sesli harfle başlayan yanındaki sözcüğün ilk harfiyle
birleşir.
Kitap
(Kitap aldı.) Kita baldı.
2. Asıllarında sonu
“b, c, d, g” ile biten sözcükler eksiz kullandıklarında “p, ç, t, k” ile
söylenir. Yazı dilinde sonlarına ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında yumuşak
konumlarına döner. Yazı dilinde sert olan harf ulamayla yumuşar.
Yemekhane-yemekane Erik
hoşafı-erikoşafı
3. Türkçede sözcük
sonundaki “k” ünsüzü, “h” ünsüzü ile başlayan bir sözcük ile yan yana
geldiğinde “h” ünsüzü düşer, iki sözcük birbirine bağlanır.
Koşuştururken
okulu unuttu (Konuşma ve yazı dilinde aynıdır.)
4. Eğer sözcükler
arasında durak olursa kurala uygun olsa da ulama yapılmaz.
Ne
için-niçin; Ne asıl-nasıl
5. Bazı durumlarda
iki ayrı sözcüğün tek heceli olan ilk sözcüğünde bulunan ünlü düşer ve iki
sözcük birleşir.
DURAKLAMA
Bir
konuşmanın sıkıcı ve anlaşılmaz olmaktan kurtulması için söz söylemenin
doğallığı içerisinde bazı yerlerde nefes alınır. Buna duraklama denir.
Özellikle konuşmanın ana fikirleri üzerinde duraklama yapılmalı, bir konuşmanın
başarılı olabilmesi için nerelerde, ne kadar duraklama yapılması gerektiği
bilinmelidir.
Bir konuşmacının duraklama yapacağı yerler şunlardır:
1.
Konuşmaya noktalama
işaretleri getirebilmek için: Noktalama
işaretleri bulunmayan bir yazı okuyucuyu şaşırtır, sinirlendirir, sıkıntıya
düşürür, duraklamasız bir konuşma da aynı tepkiyi doğurur.
2.
Nefes alıp verişleri
kontrol etmek için: Konuşmacı ve dinleyiciyi rahatlatır.
3.
Dinleyicilerin
sessizliğini sağlamak için: Konuşmaya
başlamadan önce dinleyicinin ilgisini çekmek için çalışılır.
4.
Ana noktaları vurgulamak
için: Konuşmanın belirli bölümlerinde
yapılan duraklama dinleyicinin özellikle anlaması gereken noktaları ifade eder.
5.
Konuşmanın sona
erdirildiğini hissettirmek için: Konuşmanın
sonuna gelmeden önce bir adım öne, kürsü arkasında ise kürsü önüne geçmek
dinleyicinin dikkatini konuşmacı üzerine çekecek bitiş cümlelerinin belirli
yerlerinde duraklama konuşmanın daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
Duraklamalar düşünce ve duyguları en derin anlamlarıyla anlatmaya yarar. Bunun
için büyük hatipler konuşmalarına güç katmak için duraklamaya özen gösterir.
Doğru Duraklama İçin Öneriler
Yavaş yavaş okuyun. Okumak için epeyce zaman ayırınız.
Noktalamaların işaret ettikleri yerlerde duraklayın, her virgüle dikkat ediniz.
Büyük harfle başlayan her yerde duraklayın. Okuduklarınızı iyi anlayamadığınız
zaman da duraklayınız.